fazla ayrıntıda boğmadan, anlaşılabilir ve sıkılmadan kolayca okunabilir bir seri...herkese tavsiye ederim...özellikle kaynaklarla hazırlanmış olması ve yazarın olaylar hakkında yorum yaparken bilgiye dayalı ve duygusal olmayacak şekilde yorum yapması bir tarih kitabında bulunması gereken bir kural olması gerektiğini düşünüyorum.
Osmanlı tarihi konusunda kolay yoldan akıcı ve kronolojik çok fazla bilgi sahibi olmak için kısa soru ve cevaplardan oluşan çok başarılı bir tarih serisi.
Edirne 'de yuksek lisans yaparken edindigim kitaptan hala yararlanıyorum. Hocamız sonraları tek kitap haline donusturduyse de eseri bendeki 1.cildi...soru cevap seklinde osmanlinin merak edilen yönlerine değinilmiş...insani sıkmıyor ve acemi meraklilara guzel bi yol gösterici vazifesi görüyor...eklemeden gecemeyecegim erhan hoca gic bi zaman icin bi halil hoca olamaz bende...
" Nitekim 1780'li yıllarda beş sene Osmanlı İmparatorluğu 'nda kalan Toderini' nin şu gözlemleri de dikkat çekicidir. "... sayılar ilmine pek düşkündürler. Öyle iyi eğitilmişlerdir ki, en iyi Avrupalı aritmetikçileri bile hayrete düşürürler. Yıllık geliri 2.5 milyar akçe olan devlet bütçesini, bir akçelik hataya düşmeden, ustalıkla kayıtlara geçirirler. Çok kısa ve sade bir metotla çok hızlı hesap yaparlar. Bizim 4 tabaka kãğıtla 2 saatte yaptığımız hesapları, onlar 1 tabaka kãğıt üzerinde birkaç dakikada yapıverirler. "
Fatih’in ölümünden önce Mısır’daki Memlük Devleti ile Osmanlılar arasında bir gerginlik meydana gelmişti. Sultan İkinci Mehmed’in 25 Nisan 1481’de Üsküdar’a geçmesiyle sefer başladı. Fatih, hemen hemen bütün Osmanlı padişahlarında görülen nikris (damla=goutte) hastalığından muzdaripti. Bu durum padişahın hareketlerini kısıtladığı gibi, devamlı
Osmanlı padişahlarının bir kısmında müneccimlere ve nefesi kuvvetli hocalara karşı büyük bir eğilim vardır. Padişahlar içerisinde bu işlere en fazla önem verenlerden biri de Sultan İbrahim’dir. Sultan İbrahim çocukluğundan itibaren sıkıntılı günler geçirmişti. Bu yüzden tahta çıktığında psikolojik durumu iyi değildi. Bu sıkıntılarını gidermek ve
"10 bine yakın yeniçeri öldürüldü. Öldürülen yeniçerilerin bir kısmının sünnetsiz, bir kısmının da göğüslerinde haç işareti bulunması onlara karşı öfkeyi ve şiddeti artırmıştı..."
Soru 1: Türkler anayurtlarından neden ayrıldılar?
Proto-Moğollar’dan, Kıtaylar’ın 924’te Orhun havalisine hakim olmalarıyla birlikte, bu bölgedeki Türk boyları birbirlerini sıkıştırarak batıya doğru göçet-meye başladılar. 1027 yılına gelindiğinde artan Kıtay baskısı sonucu Türkler’in batıya göçü büyük bir sel halini almıştı. Kay ve Kıpçak baskısı ile Oğuzlar da yurtlarından ayrıldılar. Şamanî Peçenek ve Oğuzlar, Doğu ve Orta Avrupa’ya, Balkanlar’a;
Müslüman Oğuzlar ise Maveraünnehir’e, Horasan’a ve diğer İslâm ülkelerine göç ettiler. Oğuzlar, 1040’da Dandanakan’da Selçuklular’ın idaresinde Gazneliler’i yenip, kendi devletlerini kurdular. Ancak Orta Asya’dan yüz binlerce Türk, Moğol kabilelerinin tazyiki ile batıya göçe devam ediyordu. Maveraün-nehir bölgesi onları barındırmaya yetmedi ve yeni bir yurt aramaya başladılar.
Soru 7: Anadolu’ya ne kadar Türk geldi?
IX. yüzyılın ortalarından itibaren Türkler, Anadolu’da yerleşmeye başlamışlardı. Asıl yerleşme ise Malazgirt savaşıyla oldu. Malazgirt’ten sonra Anadolu ile Türkistan
arasında bir göç kanalı oluştu. Türkmenler, büyük kitleler hâlinde Anadolu’ya gelmeye başladılar. Ancak ne kadar
Türk’ün geldiğini tam olarak
Soru 1: Ca’ber Kalesi’nin yakınlarındaki türbede yatan Süleyman Şah kimdir?
20 Ekim 1921’de TBMM hükümetiyle Fransa hükümeti arasında imzalanan Ankara İtilâfnâmesi’nin dokuzuncu maddesi gereğince Ca’ber Kalesi ve kuzeybatı eteklerindeki “Türk mezarı” diye anılan türbenin bulunduğu
bölge (8.797 m2), Anadolu Türkleri için manevî bir önemi
Gör Beni
Akilah Azra Kohen
• Yaşamı etkilemek, bu gezegeni her bir can için daha yaşanır kılmak ister misin ? O zaman BİZİ hatırla.
• Sadece bir zerre olduğunu unutmadan, hayatla savaşmayı bırak ve yaşama sahip çık.
• Kimin yaşamı olduğunu ölçmeden, bedenlenmiş her canın Allah’a ait olduğunu anlayarak, cana değer biçmenin bu gezegendeki en şeytani
SORU 1: TÜRK DEVLET GELENEĞİNDE DEVLET BAŞKANI NASIL SEÇİLİRDİ?
Türkler'in millet olarak tarih sahnesine çıkıp, devlet yapılarını oluşturmaları Mete Han (Oğuz Han) yönetimindeki Büyük Hun İmparatorluğu zamanında gerçekleşti. Bu yüzden daha sonraki dönemlerdeki birçok uygulama Oğuz töresi olarak adlandırılmıştır. Oğuz töresine göre devletin hanedanın ortak malı olduğu söylenir. Ancak bu yanlıştır. Ortak olan devlet değil, yönetimdir. Türk devlet geleneğine göre devlet hanedan üyeleri tarafından ortak olarak idare edilirdi. Türkler'de, devlet başkanı seçiminde bir sistem yoktu. Hanedanın her üyesinin devlet başkanı olma hakkı vardı. Bu durum tarih boyunca devamlı olarak kaosa sebep olmuştur.