Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"senin varlığını özledim duyuyor musun?" bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı. dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim. bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum. seni soruyorum gelip geçene, 'görmedik', diyorlar. anlamıyorlar seni nasıl özlediğimi, nasıl sevdiğimi bilmiyorlar. volkanlar tutuşuyor, ormanlar yanıyor içimde. her gece
No panic
-Şuranda birazcık dert kalmış. Orası değil ya biraz sağ, azıcık yukarı, heh işte tam orada. -Geçti mi? -Hayır, dur ya ben alayım. -Olmaz Tolga! -Neden, ne olacak? -Çünkü o zaman dert sana geçmiş olur. -Canım o sendeyken dert. Bana geçince benimkilerin arasında belli olmayacak kadar küçük ve yitik kalacak. -Yine abartmıyor musun? Biraz daha
Reklam
D.D
Bazı insanlar çürük elmadan farksız kalpleri çürümüş ahlakları kokuşmuş gel gör ki elbette sağlıklı elmayı isteyecektir yine de ama size soruyorum hakediyorlar mi? Bana sorarsanız haketmiyorlar,çürük elmanın dengi çürük elmadır.
Türk Devleti ve Türk ulusunun nasıl. ne şartlarda kurulduğu hepimizce malum. Ne kadar ağlasanız da zırlasanız da kudursanız da gerçekler ortada. Ki bu gerçekleri ne ortaokulu, ilkokul seviyesinde bir çocuk gayet biliyor. -Bu raddeye gelecek kadar ne oldu size? Harbiden soruyorum n'oldu? Beyinleriniz yıkanmış. Çok yazık!- Aksi bir görüş
Ebru

Ebru

@marksistimge
·
25 Mayıs 2023 22:15
Türk devleti ve Türk ulusu, 1910'larda Ermeni, 1920'lerde ve 30'larda Kürt ulusunun seri ve toplu cinayetlerinin üzerinden inşa edildi. Bu tarz bir inşayı koruyabilmek ve süreklileştirebilmek için de bütün refleksler ve mekanizmalar, aynı temelde sonraki onyıllarda güçlendirildi. Sorumlusu elbette Türk halkı değil, Türk resmi ideolojisinin kurucu ve uygulayıcı iktidarlarıdır, İttihat ve Terakki'dir, Kemalizm'dir.
Sayfa 8 - SunuşKitabı okudu
Hayata dair atılan adımların ötesinde yaşananları, merak ile seyretmekteyim. Şaşırıp kalmalı mı ? “diye düşünüyorum, duruyorum. Gökyüzüne hüzün ile yükselen sesi, zihnimin çığlıklarıyla uyandırıyorum. Buhranlı günlerin, son demleri bunlar. Kaç gündür; kapalı gözlerimin ağrısı ile ne uyuyabiliyorum ne de üzerinde duruyorum. Hayretler içinde benimsenmeyecek olana tahammül ediyorum. Seçmeli miyim? Keşke... Keşke devrilmeden önce avuçlarımın tutunduğu halatın varlığını bilseydim. Böyle inmeseydim derinlere; o zaman acınacak ruhun eziyetini de görmezdim. Ruh diyorum; itilmiş ve ezilmiş şekilde bir parça anlayıştan, anlaşılmazlıktan uzak. Neden diye soruyorum, "Neden kendine böyle acımasız davranıyorsun,"Vicdanın karanlık gölgesi ile yine baş başa kalıyorum. Karanlık bu, çünkü aralanan bir perdeden kendime bakıyorum. Gölgemi görüyorum ve onu ayaklar altına alıyorum..
Hamit Demir
Hamit Demir
Gece sorgulaması
Dostoyevski insancıklar kitabında " çok tuhaftı, ağlayamadım ama ruhum paramparça olmuştu. " diyor. İnsanın içine atmasının, güçlü görünmeye çalışmasının en yorucu hali bu olsa gerek. Benim içimdeki garip şey de aynen böyle; yüreğimdeki çığlık, sessizlikte yankılanıyor, gözyaşlarımın suskunluğu, içimin derinliklerinde çığlık atıyor ama kimse duymuyor, duymaları da gerekmiyor zaten ama sanki birileri duysa bu çığlıkların şiddeti azlacak gibi ya da ben öyle olacağını sanıyorum. İçimdeki bu çaresizlik beni deli ediyor, sanki her yere dağılmış olan cam parçalarının her adımda daha çok acıtması gibi hissettiriyor. Her adımda, içimdeki acının ağırlığı artıyor. Nereye kadar dayanabilirim bilmiyorum. Her gün soruyorum kendime bunun bir sonu var mı? Sürekli halledebilirim, yapabilirim diyorum ama olmuyor. Güçlü değilim, olamıyorum da. Olmak zorunda mıyım burası da tartışılır. Bana güçsüzsün diyenler, güçlü olduklarını iddia edenler; acaba yaşadığımız şeyler açısından adil miydik? Kendimi iyileştirmek için çok çabalıyorum daha fazlasını yapabilir miyim bilmiyorum, uğraşıyorum ama çok yoruldum artık, nasıl olacak bilmiyorum ve yine aynısı... umarım halledebilirim.
Reklam
Yalnızlıklar kuşanıp, yine sana geliyorum, Ne uzak denizlerin tuzu, ne de çöllerin güneşi, Usumda daralıyor gitgide evren ve zaman, Aklımda bir misket kadar küçük çocukluğum, Ve soruyorum şimdi sana açık seçik, Senden sonra ölüm ne, yaşamak ne?!
Yine aynı güne uyandım. Aynı saat aynı yer aynı rütinler. Boktan hayatın içindeki koşuşturmalar, Saklambaçlar sobelemeler. Dıdımın dıdısının kapanmayan çenesi... Peki bundan bana nee! Dünya vahşet bir şekilde karanlığa sürükleniyor. Keyfimin ve kahyamın bitmek bilmeyen arzuları da sürüklenen hayatımdaki uzandığım dal parçasından ibaret. Tatmin
biraz da ciddi şeyler ilkokul kitapları ilkokul düzeyindeki öğrencilere uygun mu? müfredat yahut yeni adıyla öğretim programı sahiden de yanlış mı planlanmış? öğrencilerin, talebe olduğunu söyleyebilir miyiz? eğitim sistemini gece-gündüz eleştirmek neye dahil? eleştirenlerin gerçek bir isnadı var mı? pisa, tims, kanguru soruları bizim eğitim
1.052 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.