Hiç de söylemiyorsunuz
Pazarmış, öğlen olmuş...
Amoresmuerte'nin şarkısı yok muymuş?
Olmaz mı ya hû...
Şimdi aldım şöyle elime keyif çayımı
Karşıma da olduramadıklarımı.
Bir çaya baktım, bir de olduramadıklarıma
Dedim hangisi daha kırmızı?
Hangisi daha sıcak, hangisi daha benim?
Seni seçtim çay!
Seni seçtim Pazar!
Ve seni seçtim şu şarkı
Lev Tolstoy en sevdiğim yazardır diyebilirim. O kadar seviyorum ki külliyatını toplamaya ve her eserini okumaya çalışıyorum. Şuana kadar sevmediğim çok az eseri vardır sanırım. Düşünceleri, yazdığı konular, dili çok hoşuma gidiyor ve eserleri akıp gidiyor elimde.
Bu eserini daha önce hiç duymamıştım ve okumadan önce inceleme yaptığımda büyük
...
Bir söğüt var şurada, ırmağın üstüne sarkmış,
Gümüş yaprakları sularda yansıyan
Ophelia oraya geldi garip çelenklerle,
Düğün çiçekleri, sarı yabanotları, papatyalar,
Bir de o uzun mor çiçeklerden, şu çobanların
Söylemesi ayıp bir ad verdikleri,
Genç kızların ölü parmağı dediği çiçekler.
Orada, çelenklerini asmak için belki
Tırmanırken söğüdün sarkan dallarına,
Kıskanç bir dal kırılıvermiş
Ve Ophelia düşmüş bütün çiçekleriyle
Gözyaşları içine ırmağın.
Etekleri açılıp yayılmış da sulara
Bir süre kalmış ırmağın üstünde denizkızı gibi
Başına gelenden habersiz,
Ya da sularda yaşamak için yaratılmış gibi,
Türkü söylüyormuş Ophelia
Bölük pörçük eski halk türküleri.
Ama ne kadar sürebilir bu?
Su içip ağırlaşınca etekleri
Kesip zavallıcığın güzelim tatlı sesini
Ölüm çamurlarına batırmışlar Ophelia'yı.
...