Ana hatları ile üçe ayırdığımız gurupları ayrıca kendi aralarında hür ve serbest düşünceli olanlar, mutedil ve muhafazakâr düşünceli olanlar, köklü ve müfrit düşünceli olanlar diye de guruplandırmak mümkündür.
îslâm düşüncesinin üç önemli unsurunu teşkil eden üç akım; nassa kayıtsız şartsız teslimiyeti savu-nan Selefi'ye, îslâm ilkelerini savunmak için akla bü-yük yer veren kelâm ve îslâma özellikle kalble yakla-şan tasavvuf sürekli etkileşim halinde bulunmuş akım-lardır.
Kutuz Hoca sadece kendi hocalarına saygı duymakla kalmıyor bizim hocalarımıza, derin saygı ve minnet duyuyordu. Özellikle Nurettin Topçu ve Süleyman Uludağ'ın adı geçince gözleri parlar, büyük bir hayranlıkla onlara dua ederdi. Kutuz Hoca'nın literatüründe kâmil insanlar için kullanılan iki kelimeyi onlar için de kullanırdı: Ahlâklı adam. İkisiyle de oturup sohbet etme imkânı bulamamıştı. Eserlerini de baştan sona okumamıştı. Ama ne yaptıklarını, yaptıklarının neye tekabül etiğini seziyordu. Sanki onlarla 'elest bezmi'nde tanışık olmanın zevkini yaşıyordu. Çocuklarının onlardan feyz almalarını ilahî bir lütuf ve armağan kabul ediyordu.
"Hazreti Süleyman (a.s.), taht üzerinde havada uçarken Ruhban Dağı'nın (Uludağ) en yüksek tepesinde durur. Dört çevresine bakarak veziri Asâf Berhayâ’ya; Şu geniş ovada bir büyük şehir olsaydı ne güzel olurdu, buyurur.
Hemen yakında bu sohbeti duyanlar şöyle derler: "Yâ Emînallah! Tufandan önce burada büyük bir şehir ile bir eski kale vardı. Bu kaleyi Cân Kavmi yapmış, derlerdi. Biz, buraya askerle geldik, almaktan aciz kaldık, geri döndük. Sonra Tufanda kale batarak adı sanı kaybolmuş." Hazreti Süleyman'ın emriyle periler o yerin taşını toprağını temizlerler. Kalenin bedenleri ve burçları meydana çıkar. Yine Hazreti Süleyman, rüzgara emredince bir kerre Lodos rüzgarı Âd Kavmine estiği gibi eserek kapıları ve duvarları ortaya çıkarır.
İri cüsseli beyaz surette biri “Yâ Emînallah! Bu kalenin altındaki kayalarda bir hazine vardır. Onu bulsanız dünya halkına devranın çökmesine kadar kifâyet ederdi." der. Biri dahi karşı gelip "Bulunmaz" der. Biri dahi "Eğer ol yerde bulunursa ol define ile Emînullah bu şehri imâr ede" der. Kimi bulunursa, kimi bulunmazsa derler. Derhâl emredip ol hazineyi bulup şehri tamir termîm edüp ismini Bulursa derler. Hazreti Süleyman, Bursa'nın batı yönünde bir konak mesafede, Edincik adlı bir büyük şehir yaptırıp Belkıs'a orasını taht şehri Hâlâ büyük köşkleri görünmektedir. yapar. Ayasofya sütunlarının birçoğu bu şehirden gitmiştir. Hazreti Süleyman (a.s.) her sene bahar aylarında Bursa'ya gelir. (Evliya Çelebi, Seyahatnâme)
Burada kör olan orada da kördür. (Isra 17/22)
Burada kör olmak kisinin kendini bilmemesi görmemesi hakikatine erememesi demektir.Zira kendini bilmeyen bebek sayılir ve Mevlasını dahi bilmemis ve bulmamıs olur.Bu sebeple o kisi iki cihanda āmā olur.(Marifetname s.163)