Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
19 erkek, 27 kız
On ikinci Osmanlı padişahı Sultan III. Murad, daha önce de ifade edildiği gibi 20 yıl süren bir saltanattan sonra İstanbul'da vefat etti. Geride 19 erkek çocuğu ve 27 kızı kalmıştı. Hayatının son yıllarında devletin birçok işi birbirine karışmış, hemen her yıl değiştirilen vezîr-i âzamlar, yönetimde başarılı olamamış ve bunun neticesi Sultan Murad'da üzüntülü günler geçirmiştir.
Şehzade Mehmed (Fatih) henüz çok küçükken, bir gün babası II. Murad'ı kolundan tutup Hacı Bayram Veli'ye götürmüştü. O tarihte Hacı Bayram tekkesi'nde öğrenim gören Akşemseddin, misafirlere hizmet ediyordu. Sultan Murad, Hacı Bayram Veli'ye, İstanbul'u alma planlarından bahsetti. Hacı Bayram Veli, küçük şehzade Mehmet'i gösterip: "Padişahım," dedi, "İstanbul'u şehzadeniz Mehmed'le benim Köse alacak." Veli'nin Köse dediği Akşemseddin'den başkası değildi. Gerçekten Veli'nin bu kerameti yıllar sonra hakikat olacak, İstanbul'u fetheden Sultan Mehmed'in yanında Akşemseddin "manevi fatih" olarak selamlanacaktı.
Sayfa 66 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Osmanlı devletini yeniden Kuran Padişah Sultan I. Mehmed (Çelebi) 1389-1421
Büyük bir idareci olan Çelebi Mehmed, Timur'un yakıp yıktığı Anadolu şehirlerini yeniden inşa ettirdi. Bursa'yı tekrar şenlendirdi. Mezarı Bursa'da, Yeşil Türbe'dedir. Öldüğü zaman henüz 32 yaşında idi (1421). Yerine geçecek olan oğlu Şehzade Murad, Amasya Valiliğinde bulunuyordu.
Sayfa 59 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Niğbolu Kahramanı Yıldırım Bayezid (1360-1403)
Tarihimizde "Yıldırım" lakabıyla anılan I. Bayezid, 1360'ta dünyaya geldi. Babası Kosova Savaşı'nda şehit düşen Sultan I. Murad, annesi Gülçiçek Hatun'dur. 1389 tarihinde Osmanlı tahtına çıktığında 29 yaşında idi. Çocukluğunu Bursa Sarayı'nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük alimlerinden dersler aldı. Çok zeki ve hareketliydi. Babasının yanında girdiği savaşlarda gösterdiği kahramanlık ve çeviklik, ona "Yıldırım" lakabını kazandırdı. Gençliğinde Kütahya sancağı valiliğinde bulundu.
Sayfa 45 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Şehit Hünkar / Murad Hüdavendigâr (1326-1389)
Sultan I. Murad, tarihimize şan veren büyük padişahlardandır. Ağabeyi Alaüddin'in sağlığında, Murad'ın padişah olacağı sanılmıyordu. Padişahlık için Alaüddin düşünülüyordu. Vakitsiz ölümü, Murad'a taht yolunu açtı. Bu işe göre yetişmemesine rağmen, büyük gayret gösterip eksikliklerini tamamladı. Mükemmel bir asker, iyi bir idareci, büyük bir siyaset adamı olduğunu gösterdi.
Sayfa 41 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
... Gelen Sırp elçileri, padişah tarafından burada kabul edildiler. Elçibaşı, kralından aldığı emir üzere atıp tutmaya başladı: "Şayet kendiliğinizden Balkan topraklarını terk ederseniz kralımız bir anlaşma imzalamaya hazırdır. Yok derseniz, biliniz ki, sizi 100 bin kişilik koca bir Haçlı ordusu karşılayacaktır. Bu ise Osmanlıların sonu olabilir." Sultan I. Murad bu sözler karşısında gülümsedi: "Daha düne kadar el öpüp bağışlanmak için adam gönderen kralınız, bugün savaşmak için adam gönderiyor... Söyleyin ona, istediklerini Kosova meydanında kendisine kanla imzalatacağım! Biz Kosova'ya şan bulup şöhret kazanmak için değil, Allah'ın adını yaymak için geliyoruz. Elbette Peygamberimizin nuru, yolumuzu aydınlatacaktır..."
Sayfa 37 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Tütün içme yasağının olduğu günlerdir. Sıkı yasağa rağmen tiryakiler gizli mekanlarda tütün içmeye devam etmektedir. Sultan Murat bir gün yine tebdil-i kıyafet Üsküdar taraflarında bir kahvehaneye gider. Kahveci derviş kılığındaki padişaha “dede sultan ne içersiniz” diye sorar. Padişah da “ kahve” deyince kahveci kulağına eğilerek “tütün de içer misiniz” der. “Hayır” cevabını alan kahvecinin içine bir kurt düşer zira Sultan Murat ın tebdil-i kıyafet gezdiğini bilen kahveci derviş kılığındaki padişahın önüne kahvesini koyarken “safa geldin dede sultan, ismini bağışlar mısın?” deyince “Murat” cevabını alır. Bu defa eli ayağı titreyen kahveci “Han’ ı da var mı?” diye sorar. Padişahtan “evet” cevabını alan kahveci tütün içilen odanın kapısını aralayıp “Ağalar! Hazır olun cenaze namazına” deyip bayılır. Kahvecinin bu halinden hoşlanan Sultan Murat orada bulunanları affeder fakat kahvehaneyi de yıktırır.
Sayfa 194Kitabı okudu
Leşker-i mâle ittika etmem Asker-i gaybe istinadım var. Sultan Dördüncü Murad (Gaza askerine değil,gayb(dua) askerine dayanır, güvenirim.
2. Murad Han'ın birtakım şahsı ihtiyaçları için para lazım olmuştu. O da, bunun için vezîri Çandarlı dan borç alıp ihtiyaçlarını gidermişti. Bunu gören Fazlullah Paşa, büyük bir taaccüple: "-Sultanım! Padişahlara husûsî hazine gerektir. Müsaade eyler ve ferman buyurursanız, size hazine temin edelim." dedi. Sultan sordu: "-Nasıl ve nereden hazine temin edeceksiniz?" Fazlullah Paşa: "-Padişahım! Bu vilayet halkında fazlaca mal vardır. Sultanlara, zaman zaman bir yolunu bulup o mallardan almak münasip düşer!.." dedi. Bu teklif üzerine Sultan Murad, hızla yerinden fırladı ve büyük bir hiddetle: "-Paşa! Bu söz, nasıl bir sözdur? Bu fikir, nasıl bir fikirdir ki, söyler ve teklif edersin?!. Bilmez misin ki, bizim vilayetimizde üç helal lokma vardır! Biri madenler, biri cizye, biri de ganimetlerdir Bilmez misin ki, bizim askerlerimiz gāziler ordusudur. Onlara helál lokma gerektir. Bilmez misin ki, hangi padişah askerine haram lokma yedirirse, onları harâmî eyler Harâmînin ise sebâtı yoktur. Küçük bir zorluk görünce kaçmaya başlar. Bundan sonra da hâlimizin ne olduğunu görmek zor olmaz!" dedi. Bu ifadelerin ardından Sultan, gayr-i meşrü bir hazine tertibini teklif eden Fazlullah Paşa'yı, kul hakkına riayetsizlik edebileceği ihtimali dolayısıyla derhål azletti.
Sayfa 100 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Ey oğlum! Bu dünyada üç türlü insan vardır:
Birinci grup, akıl ve fikirleri yerinde, istikbali az-çok gören ve düşünen, hiçbir gayr-i tabiilikleri olmayan kimselerdir. İkincisi, hangi yolun doğru veya eğri olup olmadığını bilmekten uzak olan kimselerdir. Ancak bu duruma kendi istekleriyle değil, etraflarının tesiriyle düşmüşlerdir. Nasihat edildiğinde doğru yola gelirler, hakikati kabul eder, söz dinlerler. Bununla birlikte çoğu zaman da duyup işittiklerine uyarak yaşarlar. Üçüncüsü ise, ne kendileri bir şeyden haberdardır, ne de yapılan ikaz ve nasihatlere kulak asarlar. Sadece kendi arzularına uyar ve her şeyi bildiklerini zannederler. Bunlar en tehlikeli olanlardır. Ey oğul! Yüce Allah, eğer seni ilk sırada saydığım kimselerden yaratmışsa, sevinir, Cenâb-ı Hakk'a şükrederim. Yok eğer ikincilerden isen, sana yapılan nasihat ve ikazlara kulak vermeni tavsiye ederim. Sakın üçüncü gruba dahil olmayasın! Onlar, hem Allah'a, hem de insanlara karşı iyi bir durumda değildirler. Ey oğul! Padişahlar, ellerinde teräzi tutmuş kimselere benzerler. Ancak asıl padişah odur ki, elindeki terâziyi doğru tuta... Sen padişah olunca, teraziyi doğru tutmanı tavsiye ederim. O zaman yüce Allah da, senin hakkında hayır murâd eder. Seni salihlerden kılar. Her şey O'nun mâlûmudur..." (2. Murad Han'ın oğlu Fatih Sultan Mehmet Han'a verdiği nasihat)
Sayfa 97 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Hacı İlbeyi
HACI İLBEYİ Sırpsındığı Zaferi'ni kazanan kumandan Sayıları 60 bin ile yüz bin arasında olduğu tahmin edilen büyük Haçlı ordusu Edirne'nin kuzeydoğusundan Meriç kenarındaki Sırpsındığı mevkiine gelmişti. Buradan Edirne üzerine yürüyüp Edirne'yi alacak, daha sonra Müslümanları Anadolu'dan çıkaracaklardı. Hayalleri buydu. Ve
Sultan Murad Hüdavendigar
SULTAN MURAD HÜDAVENDİGAR Balkanlar Fâtihi Orhan Gazi zaferlerle dolu ömrünü ikmal edip beka âlemine göçünce, fetih sancağını oğlu Murad Hüdâvendigâr devir almıştı. Sultan Murad, atasından devraldığı mirasa layık olduğunu göstermiş, Anadolu ve Balkanlardaki fetihleriyle Osmanlı Devletini muhteşem bir imparatorluk haline getirmiştir. 27 yıllık
Şehzade Süleyman
ŞEHZADE SÜLEYMAN Rumeli Fatihi Mevlid şairi Süleyman Çelebi'nin dedesi ve Orhan Gazi'nin kayınbiraderi Şeyh Mahmud'un: "Keramet gösterip halka suya seccade salmışsın Yakasın Rumeli'nin dest-i takva île almışsın." dediği, Orhan Gazi'nin büyük oğlu Süleyman Şah, Rumeli fâtihi olarak tarihlere
Fatih Sultan Mehmet Han
2. Murad Han, oğlu Fâtih'in doğumu yaklaşınca sabaha kadar uyumamış, gece boyunca Kur'ân-ı Kerîm okumuş ve doğacak çocuğun müjdesini beklemişti. Tam Sûre-i Feth i okuyordu ki, beklediği müjde geldi: --Sultanım! Müjdeler olsun, bir oğlunuz oldu." dediler. Sultan Murad Han, gayr-i ihtiyârî bir şekilde: "-Elhamdülillah, ravza-i Murad'da bir gül-i Muhammedî açtı." dedi Adını Mehmed koydu ve: "-Bu şehzade Mehmed'in kudûmü şânına, âleme gülâb-ı meserret saçılsın!" diye fermân eyledi.
Sayfa 87 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Yıldırım Bayezid'ı Ankara'da mağlûb eden Timur, Osmanlı'yı ancak birkaç yıl sürecek bir haraca bağlamıştı. Ondan sonra İlhanlılar. Timur'un yerine kendilerinin kaldığını söyleyerek bu haracı almaya devam ettiler. Bu haraç, 2. Murad Hân'a kadar verilmişti. 2. Murad zamanında tamamen toparlanıp güçlenmiş olan Osmanlı'nın paşaları, Sultan 'a: -Padişahım! Bunlara ne diye haraç veriyoruz? Artık başımızdan defedelim!..." dediler. Son derece akıllı ve firâsetli bir Sultan olan 2 Murad, bu hissi talep karşısında şu ibretli cevabı verdi: "-Onlar bizim yukselişimizin ve şu anki kudretimizin farkında değiller. Şayet şimdi biz, istedikleri parayı onlara vermezsek, giderler, sıradan da olsa bir ordu toplayıp üzerimize gelirler. Gerçi mağlûb olurlar, ama müslüman kanı akar... Dolayısıyla siz onla ra istedikleri parayı şu an için verin! Zira para için müslüman kanı akıtmak istemem! Ancak İlhanlı elçilerine öyle gösteriler yapın ve ordumuzun ihtişamını seyrettirin ki, sahip olduğumuz kuvvet ve kudretin farkına varsınlar da bir daha kendilerinden çok üstün olduğu muhakkak olan bu devlet-i aliyyeden haraç isteme cür'et ve cesaretini gösteremesinler!.." Gerçekten de netice, 2. Murad Hân ın beyan ettiği şekilde tahakkuk etti. Bu siyasi incelik, ne kadar büyük bir dehâyı ve İslâmî bir hassasiyeti sergilemektedir. Müslüman kanı akmasın diye, galip gelinecek bir harbi çok mâhirâne bir sürette bertaraf edebilmek, elbette ki Allah yolunda duyulan pek yüce bir mes'ûliyetin parlak bir tezahürüdür. İşte Osmanlı'yı yücelten en müessir âmillerden biri de bu zihniyettir!
Sayfa 86 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.