“Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde.”
İlk sayfanın ilk cümlesi..Okuyucusunu usul usul bu minik dünyaya çekiyor. Şükrü Erbaş’ın deneme türündeki bu eserinden mi yoksa şiirlerinden mi başlasam diye ikilemde kalmıştım ama daha ilk sayfalarda emin oldum ki diğer kitapları da muhteşem
1990'lı yıllar başında Tataristan Yüksek Sovyet'i (parlamentosu) üyesi olan siyasetçi, yazar Fevziye Bayramova keskin muhalefeti ile tanınan bir şahıstır. Çeşitli kereler mahkemeye de verilmiştir. Fazla rağbet edilmeyen "Milli Meclis' adlı sivil toplum örgütünün başkanıdır. Defalarca uyarılışmış, mahkemelere düşmüş, hatta
Hepimize iyi akşamlar, iyi tatiller olsun. Bayram zamanı bile mesaide olacak arkadaşlarımızın da Allah yardımcısı olsun.
Sevda Sözleri, Cemal Süreya imzalı en çok okunan kitapların başında geliyor. Bunun en temel sebeplerinden biri de popülerliğinden çok -bana göre- birleştirdiği şiir kitapları. Adeta bütün şiirleri şeklinde sunuluyor ve bu
Mustafa’nın okumakta olduğu askeri mektebiyle asıl hocalar kadrosu asker lerdi. Bunlar memleketin halini ve gidişin kötülüğünü görmüş olurlardı. Bunlar derslerde, çocuklara vatan sevgisini ve gerçekleri anlatmaya çalışırlardı. Gerçi vatan kelimesi söylenmezdi. Vatan kelimesi yasaktı. Çünkü vatan anlamı, o devirde şiirleri yasak edilen ve ancak yüksek mekteplerde gizlice elden ele dolaşan şair Namık Kemal’in getirdiği bir anlamdı. Namık Kemal ise Birinci Meşrutiyetin bütün hürriyetçi önderleri gibi sürgündeydi. Hele o meşrutiyetin hakiki kurucusu ve son imparatorluk devri tarihinin en büyük adamı Mithat Paşa, Arabistan çöllerinde bir zindanda boğdurulmuştu.