Filistin ismi, çok açık belirtelim, Memluklular devrinde de, Osmanlılar devrinde de kullanılmamıştır. Buraya genellikle Bilad-ı Şam, yani Avrupa tabiriyle Great Syria deniliyor. Suriye tabii ki coğrafya bakımından bugünkü Suriye değil; daha geniş bir bölge. Roma devrinde böyleydi. Filistin ismi de Osmanlı yönetimi yıkıldıktan sonra yeni gelen Britanya idaresinin verdiği, tarihî coğrafyayla ne kadar bağdaştığı belli olmayan bir isim... Ama şurası bir gerçek ki bugünkü İsrail ve işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze ve hatta Golan Tepeleri'nin bir kısmı; kullanılan dil, dinlerin haritası, hatta muhtelif etnik grupların bileşimi bakımından çok özgün bir bölge... İşte bu Filistin'de bugün kaynayan bir kazan var. Bunun üzerinde durmamız gerekiyor.
Sayfa 301Kitabı okudu
Filistin ismi, çok açık belirtelim, Memluklular devrinde de, Osmanlılar devrinde de kullanılmamıştır. Buraya genellikle Bilad-ı Şam, yani Avrupa tabiriyle Greatest Syria deniliyor. Suriye tabii ki coğrafya bakımından bugünkü Suriye değil; daha geniş bir bölge. Filistin ismi de Osmanlı yönetimi yıkıldıktan sonra yeni gelen idarenin verdiği, tarihi coğrafyayla ne kadar bağdaştığı belli olmayan bir isim ... Ama şurası bir gerçek ki bugünkü İsrail artı işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze ve hatta Golan Tepeleri' nin bir kısmı; kullanılan dil, dinlerin haritası, hatta muhtelif etnik grupların bileşimi bakımından çok özgün bir bölge ... İşte bu Filistin' in içinde bugün kaynayan bir kazan var. Bunun üzerinde durmamız gerekiyor.
Reklam
(2/3) Bu savaşın etkisini nasıl betimleyebilirim? Aklıma kendiliğinden gelen ilk karşılaştırma Pearl Harbor - ama askeri sonuçları açısından değil, Japon hava saldırısının şimşek gibi hızlı olması ve sürpriz etkisi bakımından. Çünkü ABD donanması 7 Aralık 1941 sabahı maddi ve insani bakımdan ciddi kayıplar yaşasa da ülke savunma ve saldırı kapasitesinin ana bölümünü korumuştu. Halbuki 5 Haziran 1967 sabahı, Mısır, Suriye ve Ürdün hava kuvvetleri filoları fiilen yok edildi; sonra kara orduları da geri çekilmek ve İsrail kuvvetlerine önemli toprak parçalarını bırakmak zorunda kaldı: Kudüs'ün eski kent bölümü, Batı Şeria, Golan tepeleri, Gazze şeridi ve Sina yarımadası. Bu açıdan söz konusu Arap bozgununu Fransa'nın 1940'ta yaşadığı mağlubiyete benzetmek daha uygun olur. Yirmi iki yıl önce I. Dünya Savaşı'nı kazanmanın itibarını taşıyan ordusu Alman saldırısı karşısında çok çabuk çökmüştü. Yollar kaçanlarla dolmuş, önce Paris, sonra bütün ülke işgal edilmişti. Ulusun o zaman kapıldığı mağlubiyet, aşağılanma, kirletilme duygusu ancak dört yıl sonra gelen Kurtuluş ile silinmişti.
Sayfa 74 - YKY Yapı Kredi Yayınları, Deneme, Çeviren: Ali Berktay, Mart 2019, 5. Baskı Mart 2020Kitabı okudu
6 Ekim 1973'teki Yeni Ay; Yahudilerin Yom Kippur Günü, Islamiyet'in Ramazan'ı ve gelgitlerle aynı döneme denk düşüyordu. Ayrıca günlerden cumartesi, yani Yahudiler için Şabat'tı; Mısır güçleri Süveyş Kanalı'nın sığ yerinden geçerek İsrail'in 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda kazandığı yerleri tekrar ele geçirdiğinde hiçbir İsrail radyosu ve televizyonu yayında değildi ve içlerinde dinî tatil için izinli askerlerin de olduğu savunma güçlerinin seferber edilmesi gecikmişti. Bu sırada Suriye Golan Tepeleri'ne tanklar gönderdi. Mısır başkanı Sedat incinen milli gururu onarmıştı fakat barış görüşmelerini yenilemeyi amaçlıyordu; Suriye devlet başkanı Esad ise zafer peşindeydi. İsrail'in temel silahı hava kuvvetleriydi ancak Mısır'da onları durdurabilecek Sovyet füzeleri vardı. Jet uçakları, tankları takviye için Kudüs'ün yakınlarında duran ve böylece İsrail'in ABD müttefiklerine yeniden silahlanmaları için vakit kazandıran Suriye'ye karşı daha kullanışlıydı. 24 Ekim'de ateşkes ilan edildi fakat ABD müdahalesi karşısında dehşete kapılan Arap ülkeleri, petrol üretimi konusundaki üstünlüklerinden istifade ederek OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) fiyatlarını üç ay içerisinde dört katına çıkardılar. Aşırı enflasyon Avrupa'yı felce uğrattı, Amerika'nın ekonomisi geriledi.
O günlerde yeni kurulan ve başında Yaser Arafat'ın bulunduğu el-Fetih ile İsrail arasındaki çatışmalar artmaya başlamıştı. Hayatı boyunca silahlı mücadelenin karşısında olan Hüseyni'nin bu yaşlı hali ile yapabileceği pek bir şey de yoktu. El-Fetih'in hareketleri neticesinde 5 Haziran 1967'de harekete geçen İsrail güçleri tarihe Altı Gün Savaşları olarak geçen süreçte Mısır, Suriye ve Ürdün'ü yenilgiye uğratmayı başardı. Mısır'dan Gazze ve Sina'yı ele geçirirken, Suriye'nin Golan Tepelerini, Batı Şeria'nın tamamını ve Doğu Kudüs'ü işgal ettiler. 1948 Savaşı'nın sonunda, Filistinlilerin toprakları, sus payı olarak Avrupalı sömürgeciler tarafından diğer Arap devletlerine ihsan edilmişti. 67 Savaşı ile İsrail, bu diktatörlerin ellerindeki oyuncaklarını alıvermiş oldu. Artık yeniden Filistinlilere acınabilir, Kudüs Davası güdülebilirdi! (1967 Altı Gün Savaşı'nda İsrail güçleri Kudüs'ü ele geçirdiler) Sadece Arap dünyası değil, bütün dünya şaşkınlık içindeydi. Yahudi dünyası bu başarıya bir türlü inanamıyor, aralarındaki inançsızlar bile Mesih'in askerleri olduğuna kanaat getiriyordu. Aslında en doğru analizi bir gazeteci yapacaktı: **Bu savaş Arap ordularının yenilgisinden ziyade, bütün Arap yöneticilerinin ihanetinin belgelendiği bir savaş olmuştur!**
Sayfa 139
1967 savaşı, bu savaşların en dramatiğiydi. İsrail silahlı kuvvetleri altı günde Mısır, Ürdün ve Suriye ordularıyla bir Irak birliğini art arda yenilgiye uğratmışlardı. İsrail savaşın sonunda Ürdün ırmağının batısındaki manda Filistini ile birlikte güneyde Mısır’dan Sina Yanmadası’nı, kuzeyde de Suriye’den Golan Tepeleri’ni ele geçirmişti. Artık İsrail’in askeri sınırlan Süveyş Ka-nalı’nda, Ürdün ırmağında ve Şam’dan 48 km uzaktaki Golan Tepeleri’ndeydi.
Reklam
66 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.