Başıma en çok dert açan kadınsa Odysseus'un sütnine­ si Eı n y kleia oldu. Çok saygı gören biriydi, çün k ü, ona gö­ re, son derece güvenilirdi. Odysseus'un babası onu satın aldığından bu yana ailenin bir üyesi olmuştu ar t ık, adam öyle deter verirdi ki ona, bir kez olsun koynuna bile alma­ mıştı. "Düşün hele, önünde sonunda köle bir kadındım!" diye kıkırdamıştı bana anlatırken zevklenerek. "Üstelik o zamanlar pek güzeldim!" Bazı hizmetçilerse Laer t es'in ka­ rısından ödü koptutu için Ewykleia ile yatmadığını anla­ tıyorlardı, bunun ona saygı duymakla ilgisi yoktu, çünkü kocası kendine bir odalık alacak olsaydı, Antikleia ona dünyayı dar ederdi
-- Kadın, bağımsız ve eğitimli olma hakkını istiyor. Bunun olanaksızlığıyla rahatsız oluyor, eziliyor. Yaşlı prens, ...çok memnun ederek: -- Ben de beni bakımevine sütnine olarak almıyorlar diye rahatsız oluyor ve eziliyorum, dedi.
Sayfa 509Kitabı okudu
Reklam
Yalı/Osmanlı mukayesesi
Eski büyük yalılar Osmanlı İmparatorluğu'nun küçücük birer minyatüru gibiydiler. Burada her türlü vazife gören adamlar yalınin müşterek hayatından istifade ederlerdi. Dadı Çerkez, bacı Zenci, hizmetçi Rum, evlatlık Türk ,sütnine melez, Kahya kadın Rumelili ,Ayvaz Ermeni, aşçı Bolulu ,hamlacı Türk veya Rum ,Harem ağası Habeş, bahçıvan Arnavut olur; Müslüman Hristiyan bu unsurlar bu çatı altına toplanarak imparatorluk içindeki anlaşmayı ve anlaşmamazlığı, yasayisi burada devam ettirirlerdi. Böyle büyük yaliların adeta anavatanın artık koruyamadığı, uzak ülkeleri, müstemlekeleri telakki edilebilecek bakımsız yerleri bulunurdu.Bazılarının selamlık dairelerin dışında ayrı bir çatı altında belki bir tek odadan ibaret dinlenme köşkleri, sık ağaçlar arasında, ayrı iklimler İçinde gibi unutulmuş ve kendi hallerine bırakılmış serler, limonluklar, kameriyeler olurdu. Bunların kendilerine mahsus nebati hayatları yavaş yavaş sahipsiz kalmış bir hayvanın talihi kadar olsun dokunaklı görünürdü.
Sayfa 15 - Yky
Sütnine
Eğlencelerde, yemeklerde ve bayramlarda söylensin diye güzel şarkılar yazdılar, dinledikçe insanın kulaklarını dinlendiren. Ama kimse düşünmedi, ölümlerle korkunç felaketlere yol açan, yuvaları yıkan kahredici acılara, müzikle, melodiyle son vermenin yolunu bulmayı.
Ne dedin Kınalı Yapıncak... Beni hiç mi unutmayacaksın? Saçlarının sarı telleri birer birer ağarıncaya kadar beni kalbinde mi saklayacaksın? Bunlar cahil dadı, sütnine masallarına mahsus yanlış, gülünç fikirler çocuğum...
İşte Mustafa, 1880 veya 1881’de Selânik’te bu pembe evin aile kısmın da ve Ali Rıza Efendi’nin kereste tüccarlığı sırasında dünyaya gelmiştir. Ali Rıza Efendi o zaman bu eve, eşine yardımcı olmak üzere Üftade isminde zenci bir kadın da tutabildi. Yeni doğan çocuk için Zübeyde’nin sütü yetersiz olduğundan Ümmügül adında bir sütnine de bulundu.
Sayfa 39 - Remzi Kitabevi, 18. BaskıKitabı okudu
Reklam
119 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.