Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Öteki, Öteki Ben, İkiz...
Bu kitabın adı ne olursa olsun bence tam olarak huzursuzluğun, kendini kaybetmenin, kararsızlığın kitabı.
Bu kitap beni o kadar etkiledi ki, saatlerdir kitap hakkında düşünüyorum. Hatta ilk defa bir kitaba inceleme yazma isteği uyandırdı bende.
Daha kitaba başlar başlamaz Dostoyevski, bize nasıl bir kitap okuyacağımızı söylemiş sanki.
Kahramanımız Golyadkin'in uyanış sahnesiyle başlar kitap: “Uyanıp uyanmadığından, çevresinde gerçekten neyin olup bittiğinden ya da neyin gerçek olduğundan -ya da her şeyin gördüğü karışık düşlerin bir devamı mı olduğundan- tam emin olamıyormuş gibi iki dakika yatağında yattı”
Öyle bir giriş cümlesi ki, sanki Dostoyevski'nin ikinci kitabı değil yirminci kitabı. Daha ilk sayfadan göstermiş bize ne kadar nitelikli bir yazar olduğunu.
Golyadkin o kadar kararsız ve huzursuz bir karakterdi ki, beni de kendisiyle beraber huzursuz etti.
Ayrıca bu kitapla birlikte Alter Ego ile de tanışmış oldum. Alter ego, alternatif benlik anlamına gelir. Beni en çok etkileyen, herkesin bir alternatif benliğinin olması.
Golyadkin'in ikizi, olmak istediği halde olamadığı kişidir, e olamadığı için de onunla savaşmaya başlar, yani aslında kendisiyle!
Varlıksız bir varlıklı olarak yaşamaya çalışır Golyadkin; alay konusu olur, uşak Petruşka bile ciddiye almaz onu.
“Maskeyi sadece maskeli balolarda takarım” diyerek kendini cesaretlendirir.
Herkesin vardır içinde bir “Öteki” Sizin yok mu? Eğer yok diyorsanız yanılıyorsunuz. Unutmayın gerçek ile hayal arasında bir köprü kurabilmemiz için alternatif benliğimize ihtiyacımız vardır. Aslında önemli olan Alter Ego'yu kontrolümüz altında tutmak.
Bugün başla, küçük adımlarla...
Yılda 50 kitap hedefime uygun olarak 2 günde okuyabildiğim ilk kitap. Ne mi anlatıyor? Aslında nasıl anlatıyor demeliyiz. Çünkü biraz karışık. Okumak değil de göz gezdirilebilecek bir kitap. Bazı güzel anektodlar var, onlar önemli. Onları bilirseniz okumaya pek gerek yok. Şimdi ben size biraz yazayım, siz de kararınızı verirsiniz;
1.Birinci konu, kitabın tam benim için yazılmış olması. Bana doğrudan ‘Artık konuşmayı kes, harekete geç’ dedi.
2.Kazara gelen başarı; Başladığınızda nerede bitireceğinizi bilemezsiniz. Buna risk diyebilirsiniz.
3.Karar verme kası da diğerleri gibidir, ne kadar çok karar verirseniz o kadar güçlü ve iyi olur.
4.Maksimize eden misiniz? Yeterince iyi olan mı? - Burası okumaya değer. Maksimize eden tv de tüm kanalları gezerek en iyi programı arar ancak izleyemeden zamanı biter. Yererince iyi en azından birşeyler izlemiştir. İş hayatında maksimizeciler öndedir ancak sosyal açıdan yeterince iyiler daha mutludurlar.
5. Hiçbir şey kararsızlık kadar yorucu ve beyhude değildir.
6.Fantastik hedefler koyanlar aslında gerçekten başlama yükünden bile kurtulmuş olurlar.
7.Bir plana ihtiyacınız var.
8. Bir fili lokma lokma yiyebilirsiniz.
9.Pişmanlığın korkudan daha ağır çektiğini biliyorsunuz.
10.Saatin acımasızca çalıştığını biliyorsunuz.
Son olarak yazardan bir alıntı;
Derler ki, arkadaşların senin kendin için seçtiğin ailendir.
Etkileri yalnız yaşadığı yüzyılda değil, daha sonraları da uzun süre devam eden, dünyanın dört bir yanına kadar uzanan bir dini hareketin kurucusu olan Sabetay Sevi ve Sabetaycılık konusuna yazılmış güzel bir kitap. Sabetaycı hareketin hangi şartlarda ortaya çıktığını, nasıl ve neden bu kadar büyüdüğünü bütün dünya üzerindeki yankılarını bilimsel
'Hayat ne biriktirir bizim için?
Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgarlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler... Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız
oncelikle uzun bir yazi ve oldukca bilincakisi olacagini vurgulamak isterim.
bir altiniyla baslayalim.
“bu kadinin benim icin ne ifade ettigini anlatmakta zorlaniyorum. biz erkekler kadinlar hakkinda guzel seyler soyleriz ama cogunun da oldukca sınırlı varliklar oldugunu biliriz. onlarin pratik yeteneklerini overken, bu yeteneklerinden adeta
West World dizisini izlediniz mi bilmiyorum. Ama eğer izlemediyseniz bence bir an evvel başlamalısınız. Çünkü dizide bir tarafta insanların yarattığı robotlar, diğer tarafta kendi benliğini bulmaya çalışan insanlar. Ama aslında zaten var olan benliklerini açığa çıkarmaktan başka bir şey yapmayan insanlar. Kendini insan sanan, insanımsı robotların
