Yoldaki kavşaklarda başka yaşamlarla karşılaşırsın, onları tanıyıp tanımamak, derinine yaşamak ya da es geçmek yalnızca bir anlık karar sonucudur; Bunu bilmesen de dümdüz ilerlemekle sağa sola sapmak söz konusu olduğunda genellikle senin varlığınla ve yanında olacak kişinin yazgısıyla oynanmaktadır.
"Aşk'ın ezelden bir hatırlama, ezel tanışıyla bu dünyada karşılaşma olduğuna iman edeli ben, çok oluyor. Ama aradan geçen süre içinde hatırlamaların da yanıltıcı olabileceğini öğrendim. Çünkü buldum zannedip yanılmak var. Bulup da tanımamak var. Bulup da hatırlanmamak var. En acısı da ezel tanışıyla karşılaşıp onun tarafından hatırlanıp ama onu hatırlayamamak olmalı. Ve evet, aşkın rengi karanlığa benziyor. En azından bu dünya yüzünde böyle. Bir bedene ve bir çok hayata hapsedilmiş aşk, özünden uzaklaşmak mecburiyetinde. O yüzden biraz evvel bahsettiğim savaş hali doğuyor. Arazların bulanıklığı. Neticede ortaya kusurlu bir aşk çıkıyor, elde kalan bu. Cam ırmakta taş gemi ancak kusursuz bir aşkın zuhuru anında kazasız belasız yüzebilir ki o da bu dünyada imkansız. Söylemiştim yontucunun taş gemisi de ancak kusursuz aşkı, yani tek Tanrı Aşkı'nı bulduğu anda usul usul cam ırmağın üzerinde yüzmeye başladı. Ne ırmak ne taş incinir böyle bir seyirde artık... "
Nâzan Bekiroğlu / Cam Irmağı Taş Gemi'den...
"Tekbaşına kendi sorumluluğunu, çocuklarının sorumluluğunu, çıkarlarının sorumluluğunu duymak, başka bir sorumluluk tanımamak insanca bir şeyleri, iyi olanı, sevgi olanı, dost olanı yitirmek demektir."