TURGUT UYAR’IN “BÜYÜK SAAT”İ
M.NİHAT MALKOÇ
Kalem erbabı, ölümü tutsak eden yiğittir. Bir şair son nefesini verince değil, aslında okunmayınca ölür. Şairi öldüren şey; nefes alsa da, almasa da her halükârda yok farz edilmektir. Türk şiirinin, duruşu sessiz olsa da, gür sesli şairlerinden biriydi Turgut Uyar… İç dünyasındaki çalkantıların dış
Ve Yılmaz Odabaşı
Kendisiyle uzun yıllar önce facebook paylaşımları aracılığıyla tanıştım. Kitabını elbette bu şehirde bulamamıştım. İnternette bulabildiğim kadarıyla şiirlerini okumuş, sevmiştim. İşte bu adam bu şiirleri benim için yazıyor demiştim.
Yıllar geçince unutmuştum adını. Kitabı olmayınca tekrar tekrar okuyamamış aklımdan
"Ben Buradayım-Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası"
Hiçbir sahici tarafı olmayan yüzeysel “insanî ilişki”lerden yorgun mu düştünüz, daha düne kadar size methiyeler yağdıran, yere göğe sığdıramayanlar menfaatlerine ters düşünce kapkara bir sessizlik perdesinin ardına mı saklandılar, konuşacak ortam bulamamaktan derin bir
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
1K’da bulunan Değerli Yazar Şiir dostu "Yusef Masadow" Bey’in nazik jestiyle kendine yakışır güzel temennileriyle imzalı yollamış olduğu "Rima'ya Mektuplar" kitabı için kendisine bir kez daha gönül selamıyla Teşekkür ediyorum.
Herkesin Bir Hikayesi Vardır Kimseye Anlatamadığı..
Sevdaları, hayal kırıklıkları,
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Çelişkilerle doluyuz.
Kadın beyni ya da erkek beyni olarak ayırmaksızın ortak yön çelişkilerle dolu oluşumuz. Özde ki benliğimizden o kadar çok farklı oluyoruz ki iç konuşmalarımızda başka bir ben oluyoruz. Bu kısa monologları yürürken, yemek yerken, seyahat ederken… hemen hemen her zaman yaşıyoruz. Kenan’ı hep bu halde görüyoruz. Kendiyle