Zihinler arasında iletişim meydana geliyor ve bu iletişim, fikirlerin ve mesajların karşılıklı olarak aktarabilmesini sağlıyor. Mark Twain, bu zihinsel işlevin meydana gelmesini beklemenin yanı sıra bunu bilinçli olarak uygulamamızın mümkün olup olmadığını tespit etmeye çok meraklıydı.
Twain'in arşivindeki önemli bir olay, büyük bir Avrupa turuna çıkmış olan ve yazdığı onca mektuba rağmen aylardır cevap alamadığı San Francisco'daki oğlunun durumu konusunda endişe duyan bir Amerikalıyla ilgiliydi. Mark Twain adama telgraf göndermesini önerdi. Bu en basit biçimde, bildiğimiz telgraf olarak anlaşılabilir ama bu önerinin bu kadar basit olmayan bir anlamı daha vardı. Twain endişeli babaya telgrafı nereye gönderdiğinin bir önemi olmadığını söyledi:
"İstersen Pekin'e yolla. "
Tek önemli olan, bir telgraf çekerek evrene bir sinyal göndermesiydi. Twain, eğer bunu yaparsa oğlundan hemen haber alacağına adamı ikna etti.
Baba, telgrafı gönderdi ve ertesi günü oğlundan bir mektup aldı. Oğlu mektupta aylar önce San Francisco'dan çok yavaş ilerleyen bir gemiyle ayrılmış olduğunu söylüyordu. Mektubun yazılmasına neden olan şey bu telgraf değildi çünkü mektup çok daha önce yazılmıştı ama iki iletişim aracı, Twain'in söz verdiği gibi, bir şekilde rastlaşmıştı.
Mark Twain eğer birinden haber almak isterse o kişiye bir mektup yazar, sonra da mektubu yırtardı. İddiasına göre şaşmaz bir şekilde bir süre sonra o kişiden mektup alırdı.
Robert Moss, " Rüyalar, Tesadüfler, Hayaller "
Kuraldışı Yayıncılık,
İstanbul, Temmuz 2009