Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sonra bazen yeni bir şarkı keşfediyorum her türlü acı, sıkıntıdan mütevellit iltihabi durumda çekinmeden sürülecekler listeme ekliyorum. Reçete gibi. Bazılarını, asla yaralıyken dinlenmemesi gereken 'parça tesirli parçalar' hanesine yazıyorum.
_Mason Cemiyetine Giriş: _Bir şahıs, kendi isteğiyle bir mason cemiyetine dahil olamaz. Aday olmak kelimesinin manası, başlangıçtır. Cemiyete giren de yola koyulmuş olandır. Cemiyete aday olacak şahıs, o cemiyetin aday organizasyonu tarafından seçilir ki bu husus cemiyetin sosyal karakterini belirtir. Yeni adaya ruhi tesirde bulunulur. Usullerin
Reklam
Bayağı Tesirli Oldu.
“Beni affetme... Anlama da... Hayatımın özeti, düzeltilemeyecek kadar vahim bir anlatım bozukluğu... Beni daha fazla konuşturma... Ben susayım, sen ağla..
Nasıl da eğleniyorsunuz; merhaba'larınız, memnun oldum'larınız, ağzınıza sığdıramadığınız dişlerinizle kocaman gülümsemeleriniz, "Bak canım, bu bu canım, bu da sana bahsetmiştim ya hani / Aa evet tabii..."li takdimleriniz, dar masaların çevresinde çevresinde gittikçe genişleyen kalabalıklarınız; onu okudum, bunu duydum aldım ama daha okuyamadım'lı çok satan kitap listeli sohbetleriniz; rujlarınız, rimelleriniz, kirli sakallarınız, içinize çektiğiniz göbekleriniz, dinledikçe büyüyen göz bebekleriniz, içinizden geçirdikleriniz, tutkularınız, beklentileriniz, kıskançlıklarınız, kurnazlıklarınız ve entrikalarınız ve topuklu ayakkabılarınız ve parça tesirli yalanlarınız; efsanevi iç çatışmalardan sonra geliştirdiğiniz insanseverliğiniz ve hobileriniz ve fobileriniz ve kompleksleriniz, mendil satan çocuklara iğrenik bir şefkatle bakan gözleriniz; çakmaklarınız, tabakalarınız, çantalarınız ve on beş dakikalık hoşlanmalarınız; Lacan'lı, Derrida'lı, Althusser'li post-modern sohbetleriniz ve sonra kalkıp bara gitmeleriniz, içkileriniz, mezeleriniz ve güzel ülkemiz için üzülmeleriniz ve üzüldükçe birbirinize sokulmalarınız, sokulmalarınız, sokula sokula kaynaşmalarınız ve sarılmalarınız ve yalpalayarak eve gitmeleriniz ve kusmalarınız ve sevişmeleriniz ve kavgalarınız ve çabucak barışmalarınız ve tekrar sevişmeleriniz ve önce sarılıp sonra sıkılıp sırtınızı birbirinize dönerek uyumalarınızla siz... Ah canım insanlar sorarım size: Sizinle biz, birbirimizi nasıl anlayabiliriz?
Sayfa 87 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Egodan noksan, salih Peygamber
Seleme: Allah'ın Resulüyle Hayber gazasına çıktık. Gece gidiyorduk. Sahabilerden biri Amir'den şiir okumasını istedi. Kendi şiirlerinden parçalar... Amir devesinden indi ve şiirlerinden okumaya başladı. Araplarda adettir, deve yanında yürüyerek şiir okurlar. Hem insan haz duyar, hem de deve çoşar. Bir çoşmadır ki başladı. Allah'ın Resulü bu hali uzaktan görünce sordular: - Kim şiir okuyarak develeri çoşturan? - Amir, ey Allah'ın Resülü... - Allah'ın rahmeti ona olsun... Bunun üzerine bir Sahabi atıldı: - Ey Allah'ın Resulü, ettiğin dua ile Amir'e cennet vacip oldu. Ne olurdu, bu duadan biz de pay alabilseydik. Hayber'den sonra Kabe'yi tavafa gittikleri zaman ''Lebbeyk'' sesleri yokuş aşağı inilirken, Allah Resulünün devesini çeken şair... Abdullah bin Revaha... Tam Mekke'ye girilirken, çipil gözlerle bakışan müşrikler iki tarafı tutmuş, şair, en keskin mısralarını yüksek sesle okumaya koyuldu. Manzarayı gören Ömer, atıldı ve dedi: - Allah Resulünün önünde şiir mi okuyorsun? Allah Resulü: - Bırak Ömer, dediler; okudukları kafirlere ok atmaktan daha tesirli...
Sayfa 500Kitabı okudu
CANIM İNSANLAR...
Nasıl da eğleniyorsunuz; merhaba'larınız, memnun oldum'larınız, ağzınıza sığdıramadığınız dişlerinizle kocaman gülümsemeleriniz, "Bak canım, bu bu canım, bu da sana bahsetmiştim ya hani / Aa evet tabii..."li takdimleriniz, dar masaların çevresinde gittikçe genişleyen kalabalıklarınız, onu okudum, bunu duydum aldım ama daha okuyamadım'lı çok satan kitap listeli sohbetleriniz; rujlarınız, rimelleriniz, kirli sakallarınız, içinize çektiğiniz göbekleriniz, kazağınızın altından eteklerini sarkıttığınız gömlekleriniz, dinledikçe büyüyen göz bebekleriniz, içinizden geçirdikleriniz,tutkularınız, beklentileriniz, kıskançlıklarınız, kurnazlıklarınız ve entrikalarınız ve topuklu ayakkabılarınız ve parça tesirli yalanlarınız; efsanevi iç çatışmalardan sonra geliştirdiğiniz insanseverliğiniz ve hobileriniz ve fobileriniz ve kompleksleriniz, mendil satan çocuklara iğrenik bir şefkatle bakan gözleriniz; çakmaklarınız, tabakalarınız, çantalarınız ve on beş dakikalık hoşlanmalarınız;Lacan'lı, Derrida'lı, Althusser li post-modern sohbetleriniz ve sonra kalkıp bara gitmeleriniz, içkileriniz, mezeleriniz ve güzel ülkemiz için üzülmeleriniz ve üzüldükçe birbirinize sokulmalarınız, sokulmalarınız, sokula sokula kaynaşmalarınız ve sarılmalarınız ve yalpalayarak eve gitmeleriniz ve kusmalarınız ve sevişmeleriniz ve kavgalarınız ve çabucak barışmalarınız ve önce sarılıp sonra sıkılıp sırtınızı birbirinize dönerek uyumalarınızla siz. Ah canım insanlar sorarım size: Sizinle biz, birbirimizi nasıl anlayabiliriz..
Reklam
Nasıl da eğleniyorsunuz. Merhabalarınız, memnun oldumlarınız, ağzınıza sığdıramadığınız dişlerinizle kocaman gülümsemeleriniz, “bak canım bu bu canım, bu da sana bahsetmiştim ya hani aa evet tabi” li takdimleriniz, dar masaların çevresinde gittikçe genişleyen kalabalıklarınız, onu okudum bunu duydum aldım ama daha okuyamadımlı çok satan kitap listeli sohbetleriniz, rujlarınız, rimelleriniz, kirli sakallarınız, içinize çektiğiniz göbekleriniz, kazağınızın altından eteklerini sarkıttığınız gömlekleriniz, dinledikçe büyüyen göz bebekleriniz, içinizden geçirdikleriniz, tutkularınız, beklentileriniz,kıskançlıklarınız, kurnazlıklarınız ve entrikalarınız ve topuklu ayakkabılarınız ve parça tesirli yalanlarınız, efsanevi iç çatışmalardan sonra geliştirdiğiniz insanseverliğiniz ve hobileriniz ve fobileriniz ve kompleksleriniz, mendil satan çocuklara iğrenik bir şefkatle bakan gözleriniz, çakmaklarınız, tabakalarınız, çantalarınız ve onbeş dakikalık hoşlanmalarınız, Lacan’lı Derrida’lı Althusser’li post-modern sohbetleriniz ve sonra kalkıp bara gitmeleriniz, içkileriniz mezeleriniz ve güzel ülkemiz için üzülmeleriniz ve üzüldükçe birbirinize sokulmalarınız, sokula sokula kaynaşmalarınız ve sarılmalarınız ve yalpalayarak eve gitmeleriniz ve kusmalarınız ve sevişmeleriniz ve kavgalarınız ve çabucak barışmalarınız ve tekrar sevişmeleriniz ve önce sarılıp sonra sıkılıp sırtınızı birbirinize dönerek uyumalarınızla siz.. Ah canım insanlar sorarım size.. Sizinle biz birbirimizi nasıl anlayabiliriz?
Nasıl da eğleniyorsunuz; merhaba'larınız, menmun oldum'larınız, ağzınıza sığdıramadığınız dişlerinizle kocaman gülümsemeleriniz, "Bak canım, bu bu canım, bu da sana bahsetmiştim ya hani / Aa evet tabii.."li takdimleriniz, dar masaların çevresinde gittikçe genişleyen kalabalıklarınız; onu okudum, bunu duydum aldım ama daha okumadım'lı çok satan kitap listeli sohbetleriniz; rujlarınız, rimelleriniz, kirli sakallarınız, içinize çektiğiniz göbekleriniz, kazağınızın altından eteklerini sarkıttığınız gömlekleriniz, dinledikçe büyüyen göz bebekleriniz, içinizden geçirdikleriniz, tutkularınız, beklentileriniz, kıskançlıklarınız, kurnazlıklarınız ve entrikalarınız ve topuklu ayakkabılarınız ve parça tesirli yalanlarınız..
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.