Bizim toplumumuzdaki dejenere din
Ancak belli bir felsefi seviyeye göre yorumlanıp temellendirilmiş bir dinin, o haliyle ilkel ve dinsiz topluma intikali halinde, din o toplumda felsefeden önce var olmayı başarırken, bir felsefi gelenek dahi başlatabilir. Bu durumda din felsefeye tekaddüm etmiş olur. Ancak burhani bir felsefeyle temellendirilmiş din, aynı felsefi seviyeye sahip bulunmayan bir toplumca benimsenebilir ve o toplum dini önermelerdeki misali hakikatleri hakikatin kendisinden ayırt edemeyecek kadar te'vil mantığından uzak olduğu için ortaya felsefi bir başarı koyamayabilir. Böyle bir topluma dinlerinin daha önce dayandığı felsefe girdiğinde, o felsefe mille ile kaçınılmaz tartışmaya girecektir. Felsefeciler hakikatin misallerinin saf hakikat olarak sunulmasından ötürü din bilginlerine cephe alırken, din bilginleri de hakikatin saf şekli addettikleri tasavvurların misali olduğu iddiasına karşı çıkarlar. Böyle bir toplumda filozof bir yandan dine karşı olmadığını belirtmeli, öbür yandan dinin hakikate ilişkin bazı ifadelerini te'vil edip toplumu aydınlatmaya çalışmalıdır.
Sayfa 184Kitabı okudu
(Şu ana kadar aktarılan hikâyede 'Hileci Hilmi Bey' den-mesini yadırgayabilirsiniz, en azından “Hileci' ve 'Bey' keli-meleri aynı cümlede ağza yakışmıyor” diyebilirsiniz. Deme-yin. Çevremizde, dünyamızda, üçkâğıtçı, düzenbaz, hortum-cu olan, birilerinin gönlünü hoş edip cebini doldurmak için, üst mevkilere çıkmak için, vicdanına, aklına aykırı işler ya-pan, daha sonra da bunu rasyonalize eden [hüsn-i ta'lîl sana-tına başvurup te'vîl eden, yani çerçevesi siyah suni aynalar-da kendini aklamaya çalışan], değerlerini, değerlilerini sa-tan, vicdanını konserve yapan, şerefini açık artırmaya çıka-ran ama görünüşte çok şerefli ve dürüst nice insan var mı? Var. Bu kravatlı baylara “Bey” diyor muyuz? Diyoruz. Peki Hileci Hilmi'ye niçin “Bey” demeyelim? Efendim, lütfen de-meye devam edelim.)
Reklam
Modern bilime dair...
Modern bilimi eleştiren pek çok düşünür gibi, Attas da bilimi değer-bağımlı sistematik bir insanî çaba olarak görür. Bilimi bir 'yorumlama' (te'vil) eylemi olarak tanımlayan Attas, her bilimsel geleneğin belli önkabullerden hareket ettiğini savunur. Aydınlanma düşüncesinin geliştirdiği indirgemeci ve pozitivist bilim metodoloji, Avrupa tarihinin belli bir döneminde ortaya çıkmış bir yaklaşım tarzıdır. Bir bilim geleneğini 'İslâmî' yahut 'seküler' kılan, onun maddî başarıları yahut metodolojik üstünlükleri değil, sahip olduğu felsefî çerçeve ve önkabullerdir. Her ne kadar din ile bilim özde uyum içerisinde ise de, modern bilimin seküler varsayımları ve felsefî arkaplânı, bir çatışma ilişkinin doğmasını zorunlu kılmıştır. Bu yüzden bilimin doğru bir şekilde anlaşılması, ancak bilim tarihi ve sosyolojisinin sunacağı imkânlar ile mümkün olabilir.
Sayfa 197
80 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Allah Resûlü aleyhisselam buyurdular ki "Allah teâlâ’nın yarattıkları ve nimetlerini tefekkür edin, fakat Zât'ı üzerinde düşünmeyin! Zira siz, O'nun kadrini(lâyık olduğu şekilde) aslâ takdir edemezsiniz." Sultan İmam-ı Rabbânî Hazretleri "Allah ötelerin ötesi; ötelerin ötesinden de ötesi, ondan da ötesi, her ötenin
Allah Teala Ne Değildir?
Allah Teala Ne Değildir?Müderris · Kudema · 20205 okunma
Ayet-i kerimede yer alan herhangi bir ibareyi bizim anlayışımiza uygun düştüğü, tespit ettiğimiz/edilen bazı bulgularla muvafik olduğu için onu hemen te'vil etme hakkına malik değiliz.
2 kadın = 1 erkek şahit
Fazlur Rahman'ın namus bildiği fikri dürüstlük zaviyesinden bakıldığında şunu söylemek gerekir: "Modernistlik", Kuran'ın düşmana karşı silahlanmasıyla ilgili at besleme tavsiyesini nükleer silahlanmaya hamletmekte sakınca görmeyen, ama öbür yandan "İki kadın şahit eşittir bir erkek şahit" hükmünü lafzi mucebine göre uygulamak gerektiğinde ısrar edip bu ısrarın hangi ilmi usule dayandığını açıklama ihtiyacı da hissetmeyen zihniyete daha münasip bir sıfat olsa gerektir. Yine aynı zaviyeden bakıldığında, tarihselciliğin asıl adresi, Kuran ahkamı ile modern çağın genel kabul gören normları çatıştığında, söz konusu ahkamı çağdaş normlar lehine derhal te'vile yeltenen, üstelik te'vil adına Kuran'ın özgün anlamına tasallutta beis görmeyen zihniyet olsa gerektir. Daha açıkçası, "gerçek modernist ve tarihselci", Kuran'ın "vadribuhünne"(Tedip maksadıyla karılarınıza dayak atabilirsiniz) ifadesindeki (Nisa 34) "dayak atma"(darb) ile ilgili cevaz hükmü ile aile-içi şiddet sorununu çözme projesi karşı karşıya geldiğinde ya Kuran'da böyle bir ayet yokmuş gibi davranan ya da o ayette geçen "vadribuhünne" lafzına olmadık anlamlar yükleyerek işin içinden çıkmayı hal çaresi olarak gören, hatta rüya yoluyla ilgili ayetin te'vilini Hz.Aişe'ye sorup ondan aldığı cevapla darb hükmünün konjonktürel olduğu müjdesini veren zihniyettir.
Sayfa 43
Reklam
483 öğeden 451 ile 460 arasındakiler gösteriliyor.