Niçin en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler gizliyormuş gibi, bütün düşündüklerini açıklamıyor da aklının bir köşesinde saklıyor? Niçin sözlerimizin boşa gitmediğini bildiğimiz zamanlarda bile içimizden geçenleri olduğu gibi söyleyemiyoruz? Sanki herkes olduğundan daha sert görünmek istiyor, duygularını hemen ifade ederse, haksızlık etmiş olacağından korkuyor.
Batan güneşin son ışıklarının neşeyle parıldayışı boşuna değildir. Bu ışıkların ısıttığı kalbinde binlerce duyguyla hareketlenmiş ruhu son derece zenginleşmiştir.
Çünkü sizi çoktandır tanıyorum da asırlardır böyle birini arıyordum, bu da aradığım kişinin siz olduğuna dair bir işaret, kaderimizde şimdi karşılaşmak varmış.
Bundan böyle kendi hakkımda, bazı anlarda yaptığım gibi o kadar kötü düşünmeyeceğim. Biliyor musunuz, belki kendimi suçlu ve günah işlemiş biri olarak görüp kederlenmeyi de bir kenara bırakırım. Böyle yaşamak suç ve günah değil midir?
"Hayallerim nerede" diye zaman zaman kendime sorar ve kafamı sallayarak 'Yıllar ne kadar hızlı uçup gidiyor' derim. Sonra yeniden 'Bunca yıl ne yaptın?' diye kendi kendime sorarım. Yaşadın mı, yoksa yaşamadın mı? Bak, kendi kendime derim ki, bak dünya nasıl da gitgide soğuyor?
Sabahtan beri birtakım garip duygular, iç karartıcı hisler, cevabı belirsiz sorular aklıma üşüştü. Ne bunları yola getirecek gücüm ne de böyle bir isteğim vardı. Zaten ben, bu hisleri yola getirmeye uygun biri de değilim.
o ateştendi
bense buzdan.
haddinden fazla yaklaştım,
onun alevlerine.
korlarıyla
eritti beni,
yerde kücücük bir su birikintisine
çevirdi.
zaman içinde
tekrar katılaştım
ama hiçbir zaman
aynı buz olamadım.