Cengiz Aytmatov’un eseriyle ilk olarak lise üçüncü sınıftayken tanışmıştım.Yazarın ilk okuduğum kitabı “Gün Olur Asra Bedel” kitabıydı.Bana okumayı sevdiren yazarlar arasında yer aldı.Kitabı okuduğumda çok etkilenmiştim.Kitabı okurken sanki olayların içindeymişim gibi hissettim.Lise hayatım boyunca hatta o zamana kadarki hayatım boyunca toplasak 15-16 kitap ancak okumuşumdur.En büyük keşkelerim çocukluktan itibaren kitap okuma alışkanlığımın olmaması idi.Suç benim mi peki?Elbette hayır.Malesef eğitim sistemin hantal ve girift döngüsünde takdir ve teşekkür almayı büyük bir haltmış gibi bize aşılayıp yarış atı gibi not denen kısır bir kavramın çemberinde dönderdiler durdular.Takdir almasamda kitap okusaydım, 100 almasamda 60 alıp kitap okuma alışkanlığı kazanmış olsaydım, kitaplarım olsaydı kötümü olurdu? Elbetteki daha iyi olurdu.Kitap okumak zekayı kibarlaştırır, der Cemil Meriç.
Neyse sözü uzatmadan gelelim Beyaz Gemi’ye.Yazarın, “Gün Olur Asra Bedel’den sonra okuduğum ikinci kitabı.Gerçekten üslup sahibi bir yazar olduğuna kanaat getirdim.Rahmetli Neşet Ertaş için “bozkırın tezenesi” derler ya.Cengiz Aytmatov’da Kırgızistan başta olmak üzere Orta Asya’nın tezenesidir diye düşünüyorum.Beyaz Gemi’de bir çocuğun, bir masumluğun, bir hayalin, bir bedelin, bir insanlığın romanıdır diyebilirim.Yazar, romanın kahramanı olan çocuk üzerinden içinde bulunduğu toplumun inanç, yaşam koşulları ve değerlerini bir hayal çemberinden geçirerek tüm dünyaya insanlık nedir onu göstermiştir.Keyifli bir okuma oldu.Yüreğine sağlık Cengiz Aytmatov...