Yanı başında Tolstoy eserinin orta yerinde tedirgin bir şekilde ayağa kalkıyor, duruyor, sanatı bırakıyor ve ne iyi, ne kötü, doğru mu yaşıyorum yanlış mı diye hayat boyu kendine acı çektiriyordu. Bundan ötürü Tolstoy'un hayatı didaktiktir, bir okul kitabı, bir risaledir; Dostoyevski'ninki ise bir sanat eseri, bir trajedi, bir kaderdir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Tolstoy'un ölüme bakışı: "Herkesin ağzında gevelediği; 'ya öl, ya ol' diye bir söz vardır.Oysa kimse bilmez olmakla ölmenin aynı şey olduğunu.Ölümle savaşmak öldürür hayatı."
Reklam
" Çocuklarınız büyüyerek, birer genç kız ve delikanlı olduklarında, onlarla gelecek hayatları ve yapacak işlerle ilgili konuşmaya başlayacaksınız. Onların mühendis, memur, tüccar, doktor veya avukat olarak, en fazla kazanç getiren mesleklerde görmek isteyecek, rahat ve kazançlı işlere yerleştirmek için çabalayacaksınız. Kızlarınıza ise zengin koca bulmaya çalışacaksınız. Hırs, açgözlülük, tamah... Çocuklara daha iyi bir düzen kurmak, onları sıcak ve rahat bir yere sokmak istiyorsunuz. Bunu yapmakla da çocuklarınıza olan sevgi borcunuzu yerine getirebileceğinizi düşünüyorsunuz. Bu noktada Lev Tolstoy'un söylediklerini hatırlamakta fayda vardır: "Hayattaki düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir." Herkes hayattan mümkün olduğun kadar fazlasını almaya çalışırken, hayata da bir şeyler katmak gerektiğini düşünen yok. Egoist, hırsız, istismarcı ve asalak olarak atıldıkları hayatın anlamını bu asalaklıkta görüyorlar. Çocuklar aileleri ile birlikte yaşadıkları müddetçe, bu "hayat dersi" kendilerine aşılanmaya çalışılıyor. Bunu yapmak isteyen kimdir? Anne ve babalar! Çocuklar ve gençler egoist duygularla büyümekte , sadece kendilerini beğenmektedirler. Sığ ve fakir ruhlu bu insanlar aynı zamanda tembel, ahlaksız ve şehvet düşkünü birer sapık olarak toplum hayatına dahil olmaktadırlar. Sonuç olarak, hiçbir şeye ve hiç kimseye - vatanına, insanlara, emeğe, büyük fikirlere, anne babasına ve nihayet, kendisine - saygı ve sevgi duymayan insanlara dönüşüyorlar. "
Sayfa 127 - Snellman
Dostoyevski vs Tolstoy.
Doğru yaşamak onun için şu anlama geliyordu: Güçlü yaşamak ve her şeyi yaşamak, iyiyi ve kötüyü, her ikisini birden yaşamak ve her ikisini de en güçlü, en sarhoş edici biçiminde yaşamak. Bu yüzden Dostoyevski hiçbir zaman bir norm aramadı, o her zaman sadece bolluğun peşindeydi. Yanı başında Tolstoy eserinin orta yerinde tedirgin bir şekilde ayağa kalkıyor, duruyor, sanatı bırakıyor ve ne iyi, ne kötü, doğru mu yaşıyorum yanlış mı diye hayat boyu kendine acı çektiriyordu. Bundan ötürü Tolstoy'un hayatı didaktiktir, bir okul kitabı, bir risaledir. Dostoyevski'ninki ise bir sanat eseri, bir trajedi, bir kaderdir. O amaca yönelik, bilinçli eylem yapmaz, kendi kendine sınamaz, sadece güçlendirir.
Sayfa 122 - Türkiye iş bankası kültür yayınları-DostoyevskiKitabı okudu
Stendhal'ın Julien'i olmasaydı Dostoyevski'nin Raskolnikov'u olamazdı; Waterloo Savaşıyla ilgili olarak anlattığı şeyler bu konuda klasik bir örnek ortaya koymuş olmasaydı, Tolstoy'un Borodino Savaşı hayal edilemezdi. Sözleri ve eserleriyle Nietzsche'ye bu derece derin bir düşünce sevinci vermiş olan pek az insan vardır. Stendhal'ın hayatı boyunca boş yere aradığı bu -üstün varlıklar-, -bu kardeş ruhlar- sonunda ona gelmişlerdir!
Tolstoy'un Halk'a dönüşü...
Bizim çevrenin, zenginlerin, varlıklıların ve kültürlülerin hayatı artık bana iğrenç gelmekle kalmıyordu, benim için bunların hiçbir anlamı kalmamıştı. ...Oysa çalışan halkın hayatı, hakiki değeri içinde önümdeydi. Anlamıştım, hayatın kendisi buydu. Bu hayata verilen anlam, hakikatti. Ve onu kabul ettim.
282 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.