Ölümle ilgili inanç temellisinden, eskatolojik yaklaşımla ölümü ele alan birçok kitap okuyabilirsiniz fakat bu kitapta Tolstoy'un ölümle ilgili düşüncelerini bir felsefe olarak bize sunmasıyla karşılaşıyoruz. Hayatın ölümle anlamlı hale gelişini Ivan Ilyiç'in hayatı içerisinde bizlere anlatıyor.
Kitabı okumadan önce Tolstoy' un
İnsanların iç çatışmalarını hissettim;
Bağlarda, zeytinliklerde uzun yürüyüşler yaptım;
Toplumun dayattıklarını sorguladım;
Estetik haz ile ürperdim;
Ve şimdiden bu kitabı yeniden okuma isteğindeyim.
O zaman büyük bir metin ile göz gözeyim.
"Tolstoy"cular, özellikle siz iyice yaklaşın. Size ancak Tolstoy'un yazabileceği türden bir
İnsan geçmişinden mi kaçamaz yoksa zaaflarından mı?
Yoksa zaafların sebep olduğu geçmiş küçük bir kıvılcım mı bekler.
Bu eserde Tolstoy' un eşinden kıyı bucak sakladığı eseri Şeytan isimli öykü bizi karşılıyor ilk olarak. Daha sonra Peder Sergi' nin hikayesini okuyoruz.
Yazar Tolstoy olunca tabi akar sular duruyor. Rüştünü ispatlamış bir kalem.
Bütün umutları tükenmiş, bütün imkanları elinden alınmış birinin zindanda yazdığı, benim de sıcak evimde, rahat koltuğumda mahcubiyet duygusu içerisinde okuduğum kitabın ilk cümlesiydi ve bu cümlenin sırf daha edebî bir giriş olsun diye öylesine yazılmamış olduğuna yazarın hayatı şahitti. Beni bu kadar etkilemesinin nedeni de buydu galiba.
"Ya henüz bilmediğim bir şey varsa?"
Cehalette işte aynen böyle çalışır. Cehalet hep aynı şeyi söyler ve eğer bilmediği bir şey karşısına çıkarsa onun saçma olduğunu söyler."