içimdeki ateş genç ruhların çırası olup
tükendikten sonra
yaşamak istemem artık;
o gençler ki, coşkun duyguları
her şeyi küçümser yeni şeyler dışında;
yeni moda çıkarmaktır akılları fikirleri,
oysa modadan önce sona erer bağlılıkları.
herkesi sev, azına güven, haksızlık etme kimseye.
kaba güçle değil, zekanla çık düşmanın karşısına
kendininmiş gibi savun dostunun hayatını.
gevezeliğin için değil, suskunluğun için kızsınlar sana.
siz ingiltere'deki zenginler, ne şekilde yaşadığınızı bilmiyorsunuz. nasıl bilebilirsiniz ki? kibar ve iyi olanı sosyetenizden dışlıyorsunuz. basit ve saf olana gülüyorsunuz. hepiniz başkalarının sırtından yaşayıp, geçinip giderken fedakârlığa dudak büküyor ve sırf bir süre daha seslerini çıkarmasınlar diye yoksullara ekmek atıyorsunuz. bütün saltanatınıza, zenginliğinize ve geleneğinize rağmen nasıl yaşayacağınızı bilmiyorsunuz– bunu bile bilmiyorsunuz. görüp, dokunup ele geçirebildiğiniz güzelliği seviyorsunuz, mahvedebileceğiniz güzelliği... üstelik bunu yapıyorsunuz da.
ama hayatın gözle görülmeyen güzelliklerine, daha yüce bir hayatın gözle görülmeyen güzelliklerine dair hiçbir şey bilmiyorsunuz. hayatın sırrını kaybetmiş durumdasınız. ah, sizin ingiliz sosyeteniz bana sığ, bencil ve budala geliyor. gözlerini kör etmiş, kulaklarını tıkamış. mora sarınmış bir cüzzamlı gibi yatıyor. altına bulanmış bir ölü gibi oturuyor. her şey yanlış, tamamen yanlış.