141 syf.
·
Puan vermedi
·
12 günde okudu
1900’lü yılların ilk dönemlerinde Türk-İslam kültürü temasıyla yazılmış hikayelerden oluşuyor kitap. Alparslan hikayesinden de bahsediyor, Maviş Boğazdan da. Türkçülük akımının kuvvet bulduğu yıllarda yazılmış ancak bazı hikayelerde aşırı övgülerin tekrara kaçtığını da belirtmek gerekir. Bunu aşmak için hikayeleri art arda okumayıp araya başka kitaplar sokarsanız daha rahat ilerliyor. Dilde eski kelimelerin biraz fazlaca olduğunu söyleyebilirim ki yazıldığı dönem itibariyle gayet normal. Türk musikisi ve adetlerini beğenmeyen doktora raks eşliğinde ders verilen “Yarayı Kanatan”, bir aşk hikayesinin izdüşümü olan “Padişahımız Alınız Menekşelerimi”, Türkçülüğü mefkûre haline getiren ve bu yola baş koymayan herkese zamanla düşman kesilip çıldıran “Turhan Nasıl Çıldırdı” hikayeleri en çok hoşuma gidenlerden. Herkese keyifli okumalar :)
Çağlayanlar
ÇağlayanlarAhmet Hikmet Müftüoğlu · Ötüken Neşriyat · 20171,938 okunma
AZGINLAŞAN TÜRKÇÜLÜK DÜŞMANLIĞI Türkçülük düşmanlığı, bu ulu fikrin Türk hayatında tesirini göstermeye başladığı 1908 sonrasından beri devam edip gelen bir sinsi ihanet şeklidir. O günden bu güne bu ihanet yolunun yolcuları olarak ortada görünenlerin büyük çoğunluğu, başka milli davaları olan azınlık ırkçılarıdır. İmparatorluğumuzun son
Reklam
”Önce insanlar gelir” ve “hayvanlarla ilgili herhangi bir sorun ciddi bir ahlaksal ve siyasal sorun olarak insanlarla ilgili bir sorunla kıyaslanamaz” varsayımı. Bu varsayım hakkında söylenebilecek birkaç şey var. Birincisi, bu başlı başına bir türcülük göstergesidir. Konuyu enine boyuna incelemeyen biri nasıl olur da bu sorunların insanların sorunlarından daha az ciddi olduğuna karar verebilir? Bunu bildiğini iddia etmek, ancak hayvanların hiçbir önem taşımadığını, dolayısıyla ne kadar acı çekerlerse çeksinler bu acıların insanlarınkinden daha önemsiz olduğunu varsaymakla mümkün olabilir; ama acı acıdır, gereksiz acıları önlemek önemlidir ve acı çeken varlık bizim türümüzün üyesi olmasa da bu önem azalmaz. “Önce Beyazlar gelir ve bu nedenle Afrika’daki yoksulluk, Avrupa’daki yoksulluk kadar önem taşımaz” diyen biri hakkında ne düşünürdük?”
Atsız'ın vefât ettiği ev:
Atsız, 1972 yılında, Maltepe'deki evlerini satıp Bostancı'da, bizim nesil arasında “Türkçüler Apartmanı” olarak anılan Afşın Apartmanı'na taşınır. Yapımı yılan hikayesine dönen ve müteahhit tarafından epeyce zorlanan Atsiz 11 Aralık 1975 günü son nefesini de bu binada vermiştir. Bu binaya taşınma döneminde çektiği sıkıntılar, yayınlanan mektuplarına yansımış olmakla birlikte, biz bu eziyet kısımlarını değil Atsız'ın yeni evinin yerini anlatmak için merhum İsmail Hakkı Gökhun'a yolladığı bir mektuptaki küçük bir bölümü buraya alacağız:" “Bizim yeni ev Bostancı'da. Ankara asfaltı ile Bağdat Caddesi ortasında. Bağdat caddesinin Bostancı durağında durup bir nara atsan duyarız" Eski adı İçerenköy Caddesi olan, günümüzdeki adıyla Prof. Dr. Al Nihat Tarlan Caddesi üzerinde bulunan apartman hâlen ayakta durmaktadır. Ancak Bostancı çevresindeki "kentsel dönuslim furyası"nın bu binaya da uğraması kaçınılmaz görünmektedir,
626 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
“Dünyada en güçlü kişi ölümü göze almış olandır.” Merhaba, ben geldim. Hüseyin Nihal Atsız’dan Bozkurtlar ile. İlk Atsız deneyimim, ülkemizin sosyo-kültürel durumuna baktığımızda Atsız okumak için biraz geç kalmış olabilirim. Okuma grubumuzda aldığımız karar olmasaydı Atsız’ı biraz daha ötelerdim diye düşünüyorum. Keşke daha önce okusaydım
Bozkurtlar
BozkurtlarHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202014,6bin okunma
167 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Kutlu olsun 3 Mayıs!!!
Kitaba pek çokları gibi ben de "Suyu Arayan Adam" dan geldim. Zira Şevket Süreyya Aydemir'in kendine soyadı alacak kadar, cephede elinden düşürmeyecek kadar sevdiği bu güzel kitabı merak ettim... Kitabın yazıldığı dönemde Türkçülük-Turancılık fikrini işleyen nadir romanlardan. Hele ki bir kadın yazarın kaleminden çıkması da romana ayrı bir ehemmiyet kazandırıyor. Romana gelecek olursak Demir, Demir Han ya da Orta Asya Türklerinin dediği Aydemir deymi yerindeyse aşkını kalbine gömerek İstanbul da şanı şöhreti rahatlığı bırakıp Moskof zulmü altındaki Türkleri uyandırmaya Orta Asya'ya gidiyor. Ve tabii bunu top tüfekle değil gönülleri fethederek yapıyor. Kitabın sayfa aralarında onu bir yalavaç olarak görmekte mümkün. Kaldı ki kitapta Kitab-ı Mukaddese atıflar var. Ömrünü bu şekilde geçirirken hastalanıp yatağa düşüyor bana kalırsa yatağında ölümü beklemektense ölüme bile bile gidiyor. Son arzusuda biricik aşkı Hazin'i son kez görebilmek. Aydemir'in sonu da sevgilisinin ismi gibi 'Hazin' oluyor... Türkçü arkadaşlara bilhassa tavsiyemdir... Kitabın böyle güzel bir günde bitmesi de oldukça manidar. O halde Ebediyen Yaşasın 3 Mayıs Ruhu... Türkçülük kazanacak...
Aydemir
AydemirMüfide Ferit Tek · Kaknüs Yayınları · 2008373 okunma
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.