Çohadze şu konuşmayı yaptı: - Arkadaşlar, biz bu savaşı kaybettik. Her savaşta bir kazanan, bir de kaybeden vardır. Kavga zaten bunun için yapılır. Çok kan döktük, bizim kanımız da çok aktı. Her iki taraftan ölenler çok. Artık geri dönülemez. Ben bu savaşta ölen dostlardan da düşmanlardan da özür diliyorum. Savaşta ölen bir düşman artık hasım
Türkistan yolunun harici şehitleri
Türkistan dışında Mustafa Çokay, Veli Kayyum Han, Baymirza Hayit, Mehmet Emin Buğra ve lsa Yusuf Alptekin bu amaca ulaşmak için zor şartlar altında da olsa büyük bir mücadele verdiler. Kazakistan'da Olcas Süleymanov, Kırgızistan'da Cengiz Aytmatov yazdıkları muhteşem eserlerle bu mücadelenin bayraktarlığını yaptılar. Afganistan'da Taliban katilleri tarafından şehit edilen arkadaşım Azat Bek Kerimi muazzam bir mücadele verdi. Son dönemde Prof. Dr. Ahat Andican, Prof. Dr. Orhan Kavuncu Türkiye'de bu gaye için değerli çalışmalar yaptılar. Aynı Ruzi'nin hayatı boyunca yaptığı gibi, nerede olursak olalım her birimiz Türkistan bayrağını, fikrini, idealini yaşattık. Bu fikri biz ancak yaşattık, ama inancım odur ki genç nesiller Türkistan fikrini yaşatmanın ötesine geçecek, Türkistan birliğini kuracaklardır. Bu aynı zamanda tarihi bir zarurettir, ırmakların aktığı ve birleştiği yön de budur...
Reklam
Benzetildiğimiz durumlar.. Ben şahsen utandım.
Onlar bir köle bile değildir. Bilinci, belleği, düşünme yeteneği alınmış, sadece efendisine itaat eden bir makine gibidir. Annelerini, babalarını, kardeşlerini, arkadaşlarını ve kavimlerini tanımazlar. Bilinci ve ruhu ele geçirilmiş bir köle olarak efendisinin işlerini yapar, çalışır ve gerekirse savaşırlar. Orta Asya halklarının böyle kişilere “mankurt” dediğini belirtiyor Aytmatov. Yaşanan duruma, bu köleleşmeye köleleştirilmeye de “mankurtlaşmak” diyor. Mankurtlaşan kişilerin en önemli diğer bir özellikleri de şudur: Onlar başkaldırmayı ve itaatsizliği hiç düşünmezler, bilmezler ve yalnız verilen emirlere uyarlar.
"Osmanlı'nın artığısınız dediklerinde kahroluyo- rum" diyen Kerküklü nineye; "Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz?" diye haykıran Şamlı dedeye; "Bu vazifeyi Yavuz Han verdi, 500 yıldır İstanbul'u bekliyoruz" diyen Halepli mücahide; "Türkiye için dua etmeden seccademi kaldırmam" diyen Bosnalı teyzeye; "Iki patik ördüm, köyüme ilk gelen Türk askerlerine vereceğim" diyen Ahıskalı geline; ordumuza katılmak için ceketini satan Pakistanlı gence; şahadet parmağını İsrailli askerlere uzatarak, "Bir gün gelecekler" diye ağlayan Gazzeli çocuğa; Cinnah'a, Aliya'ya, Elçibey'e, Dudayev'e, Dr. Sadık ve Denktaş'a.. Resulzâde'ye Vahapzade'ye, Aytmatov'a, Çolpan'a ve Akif'e... Baykal'a, Hazar'a, Tuna'ya ve Nil'e... Türkmen dağına, Apşeron'a, Elbruz'a ve Erciyes'e... Ahlat'a, Urimçi'ye, Fergana'ya ve Tebriz'e.. Velhâsıl-ı kelâm... Yürek bohçasında bize dair ağıt ve umut taşıyan her yere, her sese, herkese...
“İşte akıl almaz bir şiddet örneği daha: Türkiye'nin bir şehrinde edebiyatçıların Salman Rüşdi'yi destekleyen toplantısının yapıldığı otel yakılıyor. Orada sadece toplantıya katılanlar değil normal misafirlerde yanarak can vermişti. Televizyoncular bunların hepsini filme almış: cayır cayır yanan bina, yanan insanlar, bir şeyler yapmaya çalışan itfaiyeciler, bunun yanında ise meydanda coşan kalabalık, kökten dinci gençler... Gençler yangın çıkaranları alkışlıyor zıplıyor, dans ediyor, yumruklarını havaya kaldırıyor, seviniyor ve bu korkunç olaydan erotik bir zevk alıyor. Gençlerin coşkulu, kinci yüzleri ateşin ölüm dansı ile aydınlanıyor. Ve her şey filme alınıyor. Ama bu bir sinema filmi değil ki...”
Sayfa 166Kitabı okudu
İşte akıl almaz bir şiddet örneği daha: Türkiye'nin bir şehrinde edebiyatçıların Salman Rüşdi'yi destekleyen toplantısının yapıldığı otel yakılıyor. Orada sadece toplantıya katılanlar değil normal misafirler de yanarak can vermişti. Televizyoncular bunların hepsini filme almış: Cayır cayır yanan bina, yanan insanlar, bir şeyler yapmaya çalışan itfaiyeciler, bunun yanında ise meydanda coşan kalabalık, kökten dinci gençler... Gençler yangın çıkaranları alkışlıyor, zıplıyor, dans ediyor, yumruklarını havaya kaldırıyor, seviniyor ve bu korkunç olaydan erotik bir zevk alıyor. Gençlerin coşkulu, kinci yüzleri ateşin ölüm dansı ile aydınlanıyor. Ve her şey filme alınıyor. Ama bu bir sinema filmi değil ki...
Sayfa 165 - Nora KitapKitabı okudu
Reklam