Anneciğim
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim! ...
Bu dünyada hepimiz sahtekarız, hepimiz olmadığımız şeymişiz gibi davranıyoruz. Bizler gezip dolaşan gövdeler değiliz, atomlar ve moleküller değiliz, biz Olan'ın öldürülemeyen, yok edilemeyen fikirleriyiz,her ne kadar öyle olmadığımıza inansak da...
''Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgar sert esti. Üç tüy düştü şeytandan dünyaya. Biri paraya yapıştı, diğeri mevkiye, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı...''
Evin etkisiz bireyi olmaktan öteye geçemeyen her fırsatta itilip kakılan anneleriyle gizli bir dayanışma içinde,terazinin kefesine konulduğunda tüy kadar ağırlığı olmayan iddiasız, kendi halinde bir üçlü oluşturmuşlardı
Monna Rosa
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Öğrenmek zaten bildiğini fark etmektir. Yapmak onu bildiğini göstermektir
Öğretmek başkalarına senin kadar iyi bildiklerini hatırlatmaktır.
Hepiniz öğrenensiniz, yapansınız, öğretensiniz.