312 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Emrullah Özdemir
Emrullah Özdemir
'den efsanelerle bezenmiş güzel bir roman daha. Kitapta üç ayrı olay anlatılıyor ama hepsi birbiri ile bağlantılı. İlk önce Büyük Tufan anlayılıyor. Tufan'dqn sonra yer yüzüne yayılan oğullardan Yafes'in soyunu görüyoruz bu kitapta Daha sonrasında bir rahibenin oğlu olarak dünyaya gelen ve hırsı sayesinde( ve Babil'e inen melekler Harut ve Marut'un büyüleri ile) kral olan Sargon'un hikayesini okuyoruz. Hırsı ile kendine yeni bir kent yaptırıp adını Akad koyuyor ve Akad kralı olarak anılmak istiyor piç kral. Ve bir Kara Kam ile bir Savaşçı'nın aşkından doğan bir çocuk. Onun adı Ulu-Kan. Savaşçı'nın kral babası ve annesi onun bir Kara Kam ile evlenmesine izin vermedi. Savaşçı ise aşkı ile kılıcı arasında bir seçim yapmak zorunda kaldı. Aşkını kalbine gömüp kılıcını seçti. Kara Kam'ın aşkı ise nefrete dönüştü. Oğlunu emzirirken yanına bir kurt geldi ve kurtlar bundan sonra onun yoldaşları oldu. Bundan sonra o Ana Kurt'tu. Oğlu Ulu-Kan'ı büyütürken başka oğulları da büyüttü, kurtların ona getirdiği oğulları. Hepsi de onun oğulları oldu ve vakti geldiğinde onların önünde krallıklar titreyecekti. Efsanelerle süslenmiş bu kitabı beğendim. Tavsiye ederim, keyifli okumalar
Ulu-Kan
Ulu-KanEmrullah Özdemir · Panama Yayıncılık · 202060 okunma
Şamanizm diye adlandırılan inanca göre, kainat üst-üste katlardan müteşekkildir. Bu katlar belirli bir düzen üzere birbirlerinden ayrılmışlardır. Bundan dolayı .Kam san' atını icra ederken, bir kattan diğerine geçmek için büyük bir güç harcamak zorundadır. Yukarıda ve aşağıda dokuz (veya yedi ya da onyedi) kat bulunur. Gökyüzü ışık alemi, yer altı da karanlıklar dünyasıdır. İnsanlar da bu iki alem arasında, yani yeryüzünde yaşarlar. Kişiyi yaratan, koruyucu ve iyi ruhlar bu ışık diyarında bulunurlarken, göğün en üst katında ise, altın bir taht üzerinde, dokuz erkek ve dokuz kızı ile beraber Bay Ülgen oturmaktadır. İnsanları, hayvanları, bitkileri, dağlan, ırmakları, gölleri, denizleri, ayı, güneşi ve yıldızlan yaratan odur. Kırgız ve Kazak lehçelerinde Ülgen "büyük" ve "ulu'' anlamlarına gelir. Yine Ülgen iyilik eden bir varlıktır. Onun huzuruna giden yolda yedi engel bulunur. Ülgen'in yanına varan yol ancak erkek kamlara açıktır (Gömeç 2011; 28).
Reklam
- Düşünebiliyor musun, yıllarca bana deli gözüyle bakan bir adam geldi birkaç gün önce, köye gitmemi ve onun adına rey vermemi istiyor. Bir deliden medet uman adamdan muhtar olur mu sence? Yıllar önce deli demişti bana. Bir şey demedim, gelmeyeceğimi söyledim. İnkârın adına ne demeli bilmem. İnsan inkâr ettiğini kabul ederse aşağılanır, kaybolur, küçülür ya da yücelir. Ortası yok, yücelmek ya da kaybolmak var inkâr ettiğini kabul etmekte. Niyet önemli, niyet eğer halis ve temizse insan inkâr ettiğini kabul ettiği zaman da yücelir. Karmaşık bir duygu ve anlatım oldu. Anladığını düşünüyorum... Mekân aynı, hareket yok. Sakin bir deniz kıyısı değil, bahara ulaşmaya çalışan yeşillikler var ve yoldan geçen araçlar var. Uzak uzak sesleri geliyor. Çocukluğuma dönüyorum. Gece uykuya varınca rampaya saran kamyonların sesiyle uyurdum Bursa İzmir yolundaki köyde. Ulubat gölüne bakardı köy ve çocukluk yıllarımdan gelen hatıraların seline teslim oluyorum. Hep uzaklara gitmeyi isterdim, yolculuk yapmak, yollara çıkmak ve uzakların büyüsünde kaybolmak. Şimdi geceleri kan damlıyor yüreğimden, sabah ezanları okunuyor ve ben hâlâ uyanık oluyorum. Seni yazmak için, diyemedim. Bir uzun macera oldun bende Ulu Kam diyemedim. Sen, bildiğin gibi yaşa, Ulu Kam gibi yaşa. Sen böyle yaşadıkça ben seni yazacağım ve anlatacağım insanlara. Çünkü sen bilinmekliğini istedin diyemedim. O bana baktı, ben ona baktım, zor bir sohbetti yaşadığımız.
Sayfa 133 - Matbuat Yayın, 2. Basım - Aralık 2016, BÖLÜM 2, AKIL AKINCISI
252 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
"Dünyanın oluşmasından ilk insana, ilk insanların avcılık/oba toplumundan çiftçi/buğday /kasaba/ toplumuna kam/şaman inancından İslami inanışa geçişi karakter ve motiflerle işleyen ve bunu Har-an'a "Göbektepede" Ulu Kayın (hayat ağacı) ağacı ile birleştirerek o dönemi ve o dönemin insanlarına bakış açımızı, aslında ölümün hayatın son bulması değil yeni hayatın başlangıcı ve bunun döngü olduğunu ;Sarıca kahramanıyla yaratılışını sorgulamaya ve yaratıcıyı bilmeye, bulmaya ve olmaya yönelik her lezzeti bulabileceğiniz bir kitap..."
Akşam Yıldızı
Akşam Yıldızıİskender Pala · Kapı Yayınları · 20206,5bin okunma
Merküt (ya da Markut); veya Bürküt, Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde efsanevi kartal. Bazen Anka kuşu ile özdeşleşmiş olarak devasa bir kuş şeklindedir. Bazen de bir tanrı veya tanrıça olarak görünür. Altay efsanelerinde, gök yolculuğuna çıkan kamın ruhuna, ilk üç gökkatı boyunca kılavuzluk eden dev dişi gök kuşudur. Anadolu 'da geleneksel Türk kültürünün taşıyıcılarından olan Yörük boyları arasında, yaramazlık yapan çocukları korkutmak için uydurulan düşsel bir varlık olarak da görünür. Aslında bu düşsel denilen varlığın kökü, ulu dil birliği çağına kadar gider. Bu mitolojik varlık hakkında Yörükler arasında şöyle denilir: "Merküt Merküt ... Bacadan kolunu salla..." Aynı tekerleme bazı yörelerde "Harkıt. Bacadan torbanı sarkıt. Çocukları al git." olarak da söylenir. Yaşlıların derin inanışlarına göre, Merküt bir kuştur. O sadece adı anılanları korkutur. V. Radlof, "Sibirya'dan" adlı eserinde, Altay dağlarında yaşayan kamlardan ve kurban törenlerinden söz ederken, "Sema kuşu Merküt"ün adı geçen bir kam duası metnini de kaydetmiştir: Gök kuşları beş Merküt, Tırnakları bakırdan Ayın tırnağı bakırdan, Ayın gagası buzdan Geniş kanatları muhteşem hareketli. Uzun kuyrukları yelpaze gibi Sol kanadı ayı örter. Sağ kanadı güneşi Ey dokuz kartalın anası! Yayığı geçerken şaşmaz İdil üstünde yorulmaz, Öterek gel sen bana! Oynayarak gel sen sağ gözüme! Sağ omzumun üstüne kon."
Ulu Kam
Yokluktan gelenler,yokluk korkusu yüzünden varlığına dokunamaz.Varlıktan gelenler ise yok demek korkusundan varlıklı gibi yaşamaya devam ederler.
Sayfa 221 - MatbuatKitabı okudu
Reklam
123 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.