Huzur Sokağı... Tam bir İslami Ütopya. Son zamanların en çok linç edilen, üstünde tepinilen kitaplarından biri. Elbette yükselen İslamofobinin etkisiyle (Belki de hiç alçalmamıştı, sadece uykusundan uyanmayı bekliyordu.) düşünce özgürlüğü adı altında nice primler yapıldı bu kitabın üzerinden.
Evet, kitapta bahsedilen Huzur isimli bu sokak ütopiktir bir bakıma. Ama aynı zamanda İslamiktir de. Kendini Müslüman olarak gören her insanın dünya adına kurduğu hayaller aşağı yukarı böyledir. Müslüman kimliği ile bağdaş(a)mayan insanların bunu anlamasını beklemiyorum. Ancak saygısızlık boyutunda yapılan yorumlara da anlam veremiyorum.
Herkes yazarın bir şeyleri abarttığından bahsetmiş. Ancak kitabın 1969 yılında yazıldığını bilmemelerine veriyorum bu durumu. İkna odaları hikayelerini duyarak büyüyen bir nesiliz. Üniversitelerinden yaka paça atılan bir neslin de evlatlarıyız. Çok değil daha 10 yıl öncesine kadar başörtülü olarak üniversitenin kapısından içeri giremiyorduk. Şimdi tüm bunlara rağmen bu kadının 1969 yılına dair anlattıklarına abartı denmesi bir miktar sinirimi bozuyor.
Kitap kurgu yönünden zayıf olabilir, biraz fazla tesadüfi olaylar cereyan etmiş olabilir. Ama aşırı rahatsız edici bulmadım. 400. sayfadan sonrasını okurken de sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Yine de yükselen İslamofobiye inat, Müslümanlar olarak neler yaşadığımızı unutmamak ve dersler çıkarmak adına bu kitabı okumamız gerektiğini düşünüyorum.