Kız kardeşimi bir tanısanız var ya, gülüşüyle, bakışıyla,
sesiyle ve sessizlikleriyle öyle bir büyü yaratır ki üzerinizde;
yanaklarını, alnını, saçlarını ve boynunu bir milyon sefer
de öpseniz doyamazsınız. Her öpüşünüzde kokusunu
içinize çekmenize rağmen. Ona baktıkça kardeş olduğumuza
inanmakta bile güçlük çekiyorum bazen, sırf bu
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın.
Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
"Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun
İthaf: Nilgün Marmara’ya
Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
ve biterken bir kahramanlık çağı
bu kanlı operayı seyrettiğim
alevlerle gölgelenmiş aynadan
İnsan sadece iki şekilde huzur bulabilir: O yeniden bir hayvana dönüşebilir. O zaman o tek olacaktır, o zaman hiçbir bölünme olmayacaktır, o zaman huzur olacaktır, sessizlik, ahenk... Ve milyonlarca insanın yapmaya çalıştığı şey farklı şekillerde hayvan olmaktır.
Savaş insana yine hayvan olma şansı verir; bu yüzden savaşın büyük bir çekim gücü
ÇOCUĞUNUZ!
• Çocuğunuz;
– Varsın, bir çivi bile çakamasın…ama, dersleri iyi olsun.
– Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın…ama, matematiği düzgün olsun.
– Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin…ama, notları yüksek olsun.
– Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın…ama, fen lisesine gitmiş olsun.
–
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
KESİNLİKLE DOĞRU BİR YAKLAŞIM....
Çocuğunuz;
– Varsın, bir çivi bile çakamasın...ama, dersleri iyi olsun.
– Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın...ama, matematiği düzgün olsun.
– Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin...ama, notları yüksek olsun.
– Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın...ama, fen lisesine
Gülse Birsel’den Çok Güzel Bir Yazı
Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip “Yatınca geçer”di, başın ağrıyorsa “Çocukların başı ağrımaz” denirdi, uykun kaçıyorsa “Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün” şeklinde konu halledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, “Tembel”din ya “Yavaştan, sağlam sağlam
"Uyumlu ve özgür bir aile ortamı içinde yetişen çocuk,özerk bir birey olarak yetişkin yaşamına ulaşabilir.Ürün her zaman ekilen tohumla ve beraberinde hazırlanan yakın çevre şartlarıyla doğru orantılı olarak gelişir."
Hz. Adem cennetten kovulup en büyük cehennem olan dünyaya gönderilişi. Ezâların en büyüğünü tattıktan sonra Havva'yı yanına isteyen göğsündeki boşluğu Havvayla dolduran Hz. Adem'in -cennete ait dünyadaki ilk insanın- Yaradanın büyüklüğüyle 2 tane çocuklarının olması. Habil ve Kabil. Habil uyumlu, kurallara uyan, itaatkar bir çocuk, Kabil isyankar, kötü bir çocuk. Hz. Adem ki yalancı şeytana uymuş, çocuğu ise şeytanla işbirlik halinde. Dünyaya ait, dünyanın malı olan ilk çocuklardan biri Kabil, masum Habil'i öldürüyor. Kardeş kardeşini vuruyor. Günümüzdeki savaşlar, kâtiller, ölümlerin hepsi kötülüklerden ortaya çıkmaz mı zaten? Bu dünyaya masum geliriz. Kirleniriz, kirletiriz. Kalbimiz kararır, kalbimizi karartır. Her şeyi mantığına uygun yapmaya çalışırken bir bakmışız toplumun parçası olmuşuzdur. Toplum birbirini izler, dedikodu, yalanlarla ağızlarına bal çalar, vicdansızlıklarıyla en üst mertebelere gelip hüküm verirler. Sürüden olmayınca anlaşılmaz, saf, aptal olarak yargılanırız.
İşte bu ve buna benzer çıkarımlar elde edebilirsiniz bu kitabı okuyarak. Tavsiye ederim.