Uzun lafın kısası masum ve günahsız birine eziyet çektirmek yerine onun içine nefret tohumları ekmek çok daha önemliydi hele koca bir toplumun içini kin ve nefretle doldurmaktan daha büyük başarı yoktu.
Sayfa 161
Dört kişilik ailenin içinde herkesin birbirine saygı duyduğu, birbirini incitmekten korktuğu bir cennet vardı. Ve bütün bunlara, olabilecek en sağlıklı aile ortamına rağmen Kayra delirdi. Ve onlraı terk etti. Gözünü kırpmadan. ... Gelelim bana... ... Uzun lafın kısası, bir sabah uyandık ve annem yoktu. Herkese ''Tatile gitti'' dedik. Bir ay sonra döndü. Babamda ruhsal darp izleri yarattığı için bu küçük kaçış hikayesiyle, annemi öldürmek istedim birkaç yıl. Sonra geçti. Ve dört beş mevsim sonra yeniden, birbirleriyle konuşmayan ama çok mutlu olan aile yapımıza geri döndük. Mutlu bir dilsizler ailesi! Ben umursamadım. Eğer bir insan babasının hıçkırıklarını umursamazsa hiçbir şeyi umursamıyor demektir. Yani Kinyas tek başına Kinyas olmadı aslında. Birkaç sponsor vardı arkasında. Çekirdek ailesi, boktan geceler...
Reklam
Tüm zamanların en iyisi ve en kötüsüydü; bilgelik çağı, budalalık çağı, inanç devri, kuşku devri, ışık mevsimi, karanlık mevsimi, Umut baharı, umutsuzluk kışıydı. Her şeyimiz vardı, hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz cennete gidecek, hepimiz dosdoğru öte yana boylayacaktık. Uzun lafın kısası o çağ şimdikini o kadar benziyordu ki, gösteriş yapmayı seven otoriterler iyi ile kötü arasında karşılaştırma yapıldığında bu çağın her yönden üstün olduğunda ısrar ediyorlardı.
Sayfa 20
Tanıdık geldi mi?
Uzun lafın kısası, masum ve günahsız birine eziyet çektirmek yerine onun içine nefret tohumları ekmek çok daha önemliydi. Hele koca bir toplumun içini kin ve nefretle doldurmaktan daha büyük başarı yoktu.
Sayfa 161Kitabı okudu
“Yazarken kaymalısın. Sözcükler pürüzlü ve bulanık olabilirler, ama keyifli bir şekilde kayıp gidiyorlarsa duyulan hazla ışıldarlar. Özenle yazmak ölümcüldür. Sözcüklerle kaya parçaları veya yenecek lokmalarmış gibi oynamakta Sherwwod Anderson’un üstüne yoktu bence. Sözcükleri kağıda resmederdi. Ve öyle basitiler ki ışık patlamalar hissedersiniz; kapılar açılır, duvarlar kayar. Halıları, ayakkabıları, parmakları görürsünüz sayfada.. sözün ustasıydı. Harikuladeydi. Ama Sherwood’un Sözcükleri mermi gibidirler de. Onu okurken birden yere serilebilirsiniz. Uzun lafın kısası Sherwood işi biliyoru. Sezgileri güçlüydü. Hemingway yazıyı fazla ciddiye almıştı. Onu okurken ne kadar emek sarf ettiğini görebilirsiniz. Anderson ciddi bir şeyden söz ederken gülmeyi de bilirdi Hemingway hiç bilmedi gülmeyi. Sabahın altısında ayakta yazan birinin mizah duygusu olamaz. Bir şeylerin üstesinden gelmeye çalışıyordur.”
Tüm zamanların en iyisi ve en kötüsüydü; bilgelik çağı, budalalık çağı, inanç devri, kuşku devri, ışık mevsimi, karanlık mevsimi, umut baharı, umutsuzluk kışıydı. Her şeyimiz vardı, hiç bir şeyimiz yoktu. Hepimiz cennete gidecek, hepimiz dosdoğru öte yanı boylayacaktık. Uzun lafın kısası, o çağ şimdikine o kadar benziyordu ki, gösteriş yapmayı seven otoriteler iyi ile kötü arasında karşılaştırma yapıldığında bu çağın her yönden en üstün olduğunda ısrar ediyorlardı.
Reklam
47 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.