...
Travma, ilaçla defedilecek bir virüs, unutulacak bir masal ya da pervasız iyimserlikle giderilecek derin bir üzüntü değildir. Ne olabileceği, kim olduğumuz, neye değer verdiğimiz ve "sonra"da nasıl yaşayabileceğimiz hakkında farklı hikâyeler - daha iyi hikâyeler- için bir katalizör olabilir. Bu hikâyeler mutluluk-arayışında değillerdir -anlam verirler ya da yeniden anlamlandırırlar.
Onlar, konforlu unutkanlığa veya insanın yenilmezliği mitlerine kapılmayacak ‘trajik iyimserlik’ anlatılarıdırlar. Dünyalarımızın yıkılamazlığına dair hiçbir yanılsama barındırmazlar. Belki de travmalarımızla daha istekle ilgilenirsek ve anlatılarla dünyamızı yeniden-oluşturma olasılıklarına daha açık olursak, en kötü deneyimlerimizden bazılarını, kim olduğumuzla ilgili devamlı değişip gelişen hikâyelerle bütünleştirebiliriz. Ne kadar huzursuzlukla olsa da, onların ışığında var olabilir ve hatta gelişebiliriz. Çünkü travma, dünyalarımızı her zaman yeniden bozabilir ve bozacaktır.
Anna Gotlib