Kuran-ı Kerîm ezberle bir yandan da vazılarak geldigı için,en ince bir tınısı dahi bozulmadan geldiği için, şeytanlar Kuran-ı Kerîm'i lafzen tahrif etmekten ümidini kesmişlerdir. Yani Kur'ân-ı Kerîm'in tek bir sözünü değistiririz diye bir ümitleri yok ama şeytanların bu konuda bir ümidi var. O da Kur'ân-ı Kerim'in lafzı,
Sayfa 25
Kanıtlar onları görmek isteyenler için apaçık ortadaydı. Hitler'in Münih'teki tavrı uzlaşmacı değil tehditkardı. Alman lider, Sudetenland bölgesini Üçüncü Reich'a vermesi için Çekoslovakya'yı ikna edememeleri durumunda başka bir savaşın kaçınılmaz olduğuna dair Britanya ve Fransa'yı uyarmıştı. Dediğine göre bu kendisinin "Avrupa'daki son toprak talebi"ydi. Bu, Sudetenlandlı üç milyon Çekin kendilerini Alman toprağında bulacağı anlamına geliyorsa da, Hitler bunun karşılığında Çekoslovakya'dan arta kalanların bağımsızlığını garanti etme taahhüdünde bulunarak savaş olmayacağına dair söz verdi.
Sayfa 13 - Birinci Bölüm: Fırtına Bulutları Toplanıyor, Münih’te TeslimiyetKitabı okudu
Reklam
Orhan Pamuk romanında anti gestaltçı zaman yorumu
"Füsun'un 1982 Nisan'ında takmaya başladığı bu Buren marka incecik kol saatini görür görmez, bunu yirmi beşinci doğum gününde Füsun'a benim hediye edişim, bugün kayıp olan kutusundan saati çıkardıktan sonra Füsun'un annesi ve babasının görmeyeceği (kocası Feridun evde degildi) bir ara, açık mutfak kapısının arkasında beni yanaklarımdan öpüşü ve sofrada hep birlikte otururken saati annesine ve babasına mutlulukla gösterişi ve beni çoktan beri ailenin tuhaf bir üyesi gibi kabul eden annesiyle babasının bana tek tek teşekkür edişleri canlanır gözlerimin önünde. Benim için mutluluk, bunun gibi unutulmaz bir ânı tekrar yaşayabilmektir. Hayatımızı Aristo'nun Zaman'ı gibi bir çizgi olarak değil de, böyle yoğun anların tek tek her biri olarak düşünmeyi öğrenirsek, sevgilimizin sofrasında sekiz yıl beklemek bize alay edilebilecek bir tuhaflık, bir saplantı gibi değil, şimdi yıllar sonra düşündüğüm gibi Füsunların sofrasında geçirilmiş 1593 mutlu gece gibi gözükür. Çukurcuma'daki eve yemeğe gittiğim akşamların her birini -en zorunu, en umutsuzunu ve en gurur kırıcı olanını bile, bugün büyük bir mutluluk olarak hatırlıyorum."
Sayfa 270 - YKYKitabı okudu
Birden Faysal bana kamptayken kendisininki gibi Arap kıyafetleri giyip giymeyeceğimi sordu. Bunu kendi adıma daha iyi buluyordum, çünkü Arap modasına göre yaşamak için rahat bir kıyafetti. Ayrıca, kabile üyeleri de beni nasıl kabul edeceklerini anlayacaklardı. Gördükleri tek haki giyenler Türk subaylarıydı ve onların karşısında içgüdüsel olarak savunmaya geçerlerdi. Eğer Mekke kıyafetleri giyersem, bana gerçekten liderlerden biriymişim gibi davranırlardü ve Faysal'ın çadırına, her seferinde yabancılara açıklamak zorunda kaldığı bir sansasyon yaratmadan girip çıkabilirdim. Bu teklifi hemen, büyük bir memnuniyetle kabul ettim. Hicris de çok memnun oldu ve Mekke'deki büyük teyzesinin Faysal'a gönderdiği (bu bir ipucu muydu?) beyaz ipek ve altın işlemeli görkemli düğün giysilerini bana giydirmeye heveslendi. Bol giysilere kendimi alıştırmak için hurma bahçelerinin etrafında bir gezinti yaptım.
Hiçlik zirvesi
"Ne güle bülbüle bâkî a gözüm bâğ-ı cihân Kime yâr oldu muradınca felek, devr-i zemân?"
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Fâniyim, fâni olanı istemem. Acizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç-ender hiçim fakat bu mevcudatı birden isterim.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.