Uyanalım biraz ya! Kendimize gelelim! Atalım şu senliği benliği...
Şu memleket, şu vatan hepimizin, hepimizin! O halde sahip çıkalım, senliği benliği atalım.
"Bir olun cümleniz, Hâlid buyurdu,Kamu ihvana mektubla duyurdu.
Bu kemter gördü ihvanlar okurdu,Sakın ayrılmayın ferman buyurdu.
Azîz, tut emri Hakk'a gidelimCemal-i bâ kemale seyr idelim."
Kafkasyalılar senelerden beri göğüslemeye çalıştığımız en vahim an gelip çatmıştır. Yapabileceğimiz tek iş, düşmanla fasılasız ve amansız çarpışmaktır. Bugüne kadar harp etmek şeref ve vatan borcu idi, fakat bugün hepimizin üstüne farz olmuştur. Kafkasya'nın hürriyeti için son kurşununa, son kılıcına ve sağlam kalan son bileğe kadar dövüşmeyen kâfirdir. Küfrün ve hıyanetin cezası merhametsizce ve derhal ölümdür.
Yine bir şiir kitabı incelemesi ile karşınızdayım.
Cümlelerimi yazmadan önce şairin, şiir hakkında şu dizesini kesit olarak yazacağım;
...
“Mutluluk şiire yakışmaz,
bazen okunan şiirin altını
tuttuğun kalem değil,
gözyaşın çizer.”
...
Öncelikle hepimizin bildiği ama unuttuğu şiir türlerinden bahsetmek istiyorum bu inceleme de;
•Lirik Şiir:
Kafkasyalılar senelerden beri göğüslemeye çalıştığımız en vahim an gelip çatmıştır. Yapabileceğimiz tek iş, düşmanla fasılsız ve amansız çarpışmaktır. Bugüne kadar harp etmek şeref ve vatan borcu idi, fakat bu gün hepimizin üstüne farz olmuştur. Kafkasya'nın hürriyeti için son kurşununa, son kılıcına ve sağlam kalan son bileğe kadar dövüşmeyen kafirdir. Küfrün ve hıyanetin cezası merhametsizce ve derhal ölümdür.
Emine Hanım, vatan hepimizin olduğu gibi onun uğrunda ölenlerin yavruları da hepimizindir. Onlardan birkaç kaşık fasulyeyi esirgersek bu memleket batar.
Ne yanlış düşüncelere kapılmışım. Vatan yolunda ölecek kırk kişi yoktur sanırdım. Galiba düşman da Osmanlıları benim gibi görmüş! Evet, Osmanlılar konuşma sırasında vatandan söz açamaz gibi görünürler. O kadar ki, konuştuğun adamı taştan yapılmış heykel sanırsın. Hele karşılarında bir düşmanı göster! Hele vatanın kutsal topraklarının bir yabancının pis ayaklarıyla çiğnenecek olduğunu anlasınlar! İşte o zaman halka başka bir güç geliyor. İşte o zaman insan, en miskin köylüyle benim aramda bir fark bulamıyor. İşte o zaman o abalı kebeli Türkler, o tatlı sözlü yumuşak yüzlü köylüler, o çifte koşulu öküzden fark etmek istemediğimiz zavallılar tamamen kayboluyor. Yerlerine Osmanlılığın, kahramanlığın ruhu geliyor. En acizi dişiyle kılıca, eliyle kurşuna saldırıyor. Kimse vatanın bir taşını, en küçük, en adi taşını korumak için yavrusunu koruyan dişi aslandan, anasını sakınan erkekten geri kalmıyor. Baksanıza askeri düşmanın önüne getirinceye kadar kırbaç, değnek kullanmak zorunda kaldılar. Şimdi bir kere düşman göründü. O kırbaçla, süngüyle getirdiğimiz askeri ileri gitmekten kılıçla, süngüyle, sopayla engelleyemiyoruz. (Şiddetle yerinden kalkarak) Asla! Bu kale senin attığın güllelerle alınmaz. Elinden gelirse git Azrail'le arkadaş ol, önce hepimizin canını alsın, ondan sonra belki...
İşte düşman, silahlarıyla hazır karşıda
Yürüyün yiğitler, vatan imdadıma!
Yürüyün ileri, kurtuluş bizimdir
Yürüyün yiğitler, vatan imdadına!
Hepimizin annesidir vatan
Herkesi cömertlikle odur besleyen
Bastı düşman göğsüne biz sağken
Yürüyün yiğitler, vatan imdadına!
Vatan şanı ile yurdun savunması
Etmektedir süngümüze dayanak
Milleti eyler misiniz bedbaht
Yürüyün yiğitler, vatan imdadına!
Rehberimiz mertçe gayrettir
Her taşımız nice bin can demektir
Cana değil isteğimiz bugün ünedir
Yürüyün yiğitler, vatan imdadına!
Yara nişandır tenine erlerin
Ölümse son rütbesidir askerin
Altı da bir, üstü de birdir yerin
Yürüyün yiğitler, vatan imdadına!
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler