Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Bu kitabı nereden anlatmaya başlayacağımı inanın ki bilmiyorum. Şöyle ki içerisinde 3 ayrı cinayet vakası bulunduran bu kitapta, hangi sayfayı okursanız okuyun bir değerini merakla bekliyor, bir sonraki sayfanın heyecanı ve merakıyla devam ediyorsunuz okumaya. Başkomser Nevzat, Komiser Ali ve Kriminolog Zeynep. Kitabı okurken sanki kendinizi ekibin bir parçası gibi görüp, gözünüzde ve kafanızın içinde betimleme yapıp katili çözmeye çalışıyorsunuz. Bununla beraber net bir şey söylemeliyim ki doğru tahmini genellikle yapamıyor "vay be!" diyorsunuz.
Daha güzellerinin geleceğine dair sinyal şimdiden gözüküyor...
Tuna Kiremitçi'nin başarılı kitaplarından ve kariyerinden sonra, ilk defa denediği bir türde gösterdiği cesareti görmek için merakla başladım kitaba.
Dili ve akıcılığı, diğer türlerdeki eserlerinden aşağı kalmamıştı. Betimlemelerini de olayları karakterlerin kişisel hayatlarıyla birleştirmelerini de oldukça beğendim.
Polisliğin teamülüne ve işleyişine yönelik hatalar başlangıçta hikayenin içerisine girmemi biraz engelledi. Örneğin Perihan Başkomiser'in kısa namlulu silahla, poligonda hedefleri "150" metreden vurduğunun anlatılması olayın gerçekleğinden biraz uzaklaştırdı beni. Neticede o mesafe, sadece tüfekle ateş edilebilecek uzaklıkta.
Fakat kitabın ikinci yarısı, aksiyonun bollaşmasıyla beraber beni bir hayli içine çekti. Çünkü işlenen cinayet olayı düzgün şekilde kurgulanmış ve merak unsuru kaybolmadan bizlere servis edilmişti.
Verilen ipuçlarından, katilin kitabın sonuna kadar tahmin edilmesi pek mümkün değildi. Olayın çözülme şekli biraz daha sofistike ve istisnai yöntemle olsa daha ilgi çekici olabilirdi diye düşünüyorum. "Vay be nasıl akıl etti bunu Perihan Başkomiser" diyebilseydik, okurken aldığımız keyfi, yemek sonrası tatlıyla taçlandırmış gibi olabilirdik.
Yine de genel hatlarıyla ilk polisiye deneyimi için oldukça akıcı ve sıkmayan bir kitap yazdığı için yazarımıza teşekkür ediyor ve Mahfi Eğilmez'in "İnferis" isimli eserine doğru yavaştan yol alıyorum. Bakalım konfor alanlarının dışına çıkmaya cesaret eden bu iki yazarımızın nazarımdaki tartısından kim galip çıkacak?
Keyifli okumalar...
Büyük üstad yazar Reşat Nuri GÜNTEKİN
YEŞİL GECE 15 yaşında ilk kez okuduğumda vay be böyle insanlar geldi geçti ülkemizden neyse ki artık yoklar diye sevinmiştim
40 yaşında ikinci kez YEŞİL GECE kitabını tekrar okuyunca ahh be üstad hala savaşıyoruz bi kurtulamadık bu asalaklardan dedim :(
Okumadınız mı mutlaka okuyun açıp tekrar okuyun 10 yıl bitmeden tekrar okuyun :(
Lise yıllarında Atatürk’ün yaptığı inkilaplar içinde neden tarikat ve cemaatlerin kapandığını çok da anlayamamıştım ülkemizin geldiği noktada az bile yapıldığını düşünüyorum
Kitaba vereceğim puan 10 üzerinden 100 bile yetersiz diye düşünüyorum
Okuyunuz okutunuz :)
Talat ve Fitnat’ın aşkı,
Lisede okumuştum ama şu an okurken farklı hissiyatlar oluşturdu. Kadının yeri ve önemi her dönemde erkekler tarafından yine belirlenmiş durumda. Tabi yine dönemin bazı aileleri kızlarının sevgisine değer verip istediği erkekle evlenmesine izin vermişler bu da yine anneden gelen destekle gerçekleşmiş. İlk görüşte aşk ve ulaşılması zor olan tüm yollar denenmiş evet böyle aşklar “sadece romanlarda mı” yaşanıyor denilmeden de geçilmiyor.
Çok fazla altını çizdiğim cümleler oldu dönemin ilk romanlarından olmasına rağmen yazarın bu kadar cesaretli olup kadının düşüncelerini, görüşlerini öne çıkarması bana vay be dedirtti.
Sonu biraz hüzünlü, biraz yok artık dedirtse de çok güzel bağlanmış, ortaya güzel bir motif çıkmış. Ruhu şad olsun Şemseddin Sami Bey’in.
Kesinlikle okuyun
Bitirdiğinizde vay be diyerek şaşkınlığınızı gizleyemeyeceğiniz bir kitap.
Kardeşinin karmaşık olan hikayesini anlatmaya uğraşırken daha karmaşık bir hikâyeye sebep olan bir kardeş.
Kalemine sağlık üstadın.Bir Livaneli kitabı okuduğunuzu her satırında hissettiren bir kitap.
Geliştiren Anne-Baba İnceleme
Rahmetli Doğan Cüceloğlu hocamın birbirinden güzel kitaplarını okumanın heyecanı içinde yazıyorum. Bir anne değilim, bir Çocuk Gelişimi öğrencisiyim. Kitapları almamın en büyük sebebi bilinçli bir öğretmen olmak ve ileride bilinçli bir anne olmak...
Kitabın başından sonuna kadar kendinizi sorguluyorsunuz, "ben nasıl bir anneyim, nasıl bir babayım" diye. Tüm anne babaların okumalarını tavsiye ediyorum. Çocuğunuzu yeniden keşfetmenizi sağlayacak harika bir kitap. Zaten Doğan Hoca yazmışsa nasıl kötü olabilirdi ki ?
Kitap bilimsel bir kitap değil, sizinle sohbet eder gibi yazılmış. Bir sohbet havasında yazılmış yani. Bu yüzden sıkılmıyorsunuz. Hatta bilimsel bir takım şeyler olduğunda vay be böyle miymiş demeden de edemiyorsunuz.
Geliştiren bir anne-baba nasıl olmalıdır ?
Nelere dikkat etmeliyiz bir çocukla muhatap olurken?
Çocuğunuzu tanıyor musunuz ?
Onunla iletişim içinde misiniz gibi tonla soru soruyorsunuz kendinize ve cevaplar sizde gizli...
Mutlaka alıp okuyun. Ve diğer kitaplarını da okumaya başlayacağım en yakın zamanda.
Amok ;Malezyalılarda görülen bir tür sarhoşluk hali ama normal bir sarhoşluk gibi değil delilik ,
Anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi
Kitaptan spoieler vermek istemiyorum ama öyle bir okutuyor kendini öyle güzel kurgulanmış ki ve amok koşucusu'nun sırlarını saklamak için yaptığı final vay be dedirtiyor gerçekten
Eğer ki fantastik okumayı seviyorsanız, artık favori kitabınız bu kitap olacak. Şahsen ben öyle vıcık vıcık aşk kitaplarını hiç sevmem (kitapta aşk da var bu arada) ve sonunda aradığım tarzda kitabı buldum. Dostluk ve kardeşlik, e biraz da kalleşlik. Konusundan bahsedecek olursak Defne ve Eylül Niler'in Ayza adlı bir evrene geçmesiyle başlıyor. Ama diğer kitaplardan farklı olarak anne ve babaları da favori karakteriniz olacak, çünkü Oktay Niler Ayza'nın Gazino ordusu komutanı. Ve emin olun böyle karakteristlik birini daha önce görmediniz. Defne zaten almış başını giden bir karakter, ama nasıl gitmek. bıraksalar öyle şeyler yapacak ki nutkumuz tutulacak. Eylül ise o kadar tatlı ve naif biri ki özenmemek elde değil. Tabi ki kızdırılmadığı sürece...
Ayza evreni o kadar geniş ve dahice planlanmış bir evren ki hazmettikten sonra 'Vay be!' diyorsunuz. Ejderhalardan tutun evrenin kendine özgü canlılarına kadar...
Benim en sevdiğim yerler kesinlikle diyaloglar oldu. olaylar ve diyaloglar o kadar iyi anlatılmıştı ki. Ayza Serisi benim en sevdiğim kitap artık. Okunmadan da anlayabileceğiniz bir şey değil zaten. Kısacası, hala okumadıysanız, bir efsaneyi kaçırıyorsunuz.
şuna da açıklık getireyim;
ANA KİTAPLAR
1-Sothis'in batışı
2-Kurt'un büyüsü
3-Tanrıça'nın şarkısı (daha çıkmadı ama yakında çıkacak)
4-(çıkmadı)
5-(çıkmadı)
YAN KİTAPLAR
-Aslan ve Kuğu (çıktı)
-İkizler (çok yakında çıkacak)
(diğerlerinin daha isimleri belli değil ama bir kaç tane daha yan öykü var)
Kitapları ayzaserısı ınstagram hesabının biyografisindeki linkten alabilirsiniz. Sadece kitapyurdunda var.
Vay be gerçekten çok iyiydi bayıldım ama 9 puan verdim çünkü çok merak etmeme rağmen zor okudum anlatış biçiminden galiba her neyse iyi kaliteli bir kitaptı fiyatı da çok güzel herrkese öneriyorum çok iyiydi diğer kitaplarını da en kısa zamanda okuyacağım inşallah.
Konu : 15 yaşında hasta bir çocuğun 1915 yılındaki olayları anlattığı bir hatıra defteri şeklinde kaleme alınmıştır.
Yorum : her cümle için “bu cümle böyle de söylenebiliyor muymuş vay be!” dedirten bir kitap okudum.
Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl da öğrenim için Viyana ya giden genç tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlamak ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır.Tıp ve sağlıkla alakası olanlar kitabın isminden konusunu çıkara bilir ki kızıl ölümcül bir hastalıktır,tam herşey düzeldi herşeye yeniden başladım derken ölmek neden. Yaşanacak onca şey varken ne olursa olsun çekingen, utangaç, assosyal olma kır kabuğunu çık o dünyadan kendi pencereni aç açıl yeni denizlere açılmaktan korkma ölüm şah damarın kadar yakın. Ve Zweig bir kez daha şaşırttı bizi kitabı bitirince başımı hafifçe sallayıp vay be diyosan tamamdır.
Vay be. İhtiyar adamın anıları da oluşmuş aslında kitap. Yazarın 3 kitabını daha ele geçirmiştim ve tamamlamak nasip oldu. Bir yerde güne de 3-0 önde başlamış oldum 3 kitapla. Kitap da gayet akıcı, okunabilir ve sıkmıyor. Ayrıca kitabın uzun sayfaları olduğuna bakmayın, size göndereyim en fazla 1 saatte falan bitirirsiniz, o derece akıcı. Sayfalar arası boşluk fazla, sayfa içeriği çok az. Her paragrafa hatta her cümleye tek sayfa ayrılmış. Güncel kitapların çoğu böyle sanırım.
Tabiri caizse 7’den 70’e herkesin okuyabileceği espriler taşıyan, pes etmemeyi öğütleyen, zamana yenilmeyi değil de zamanın karşısında durmayı başarmayı ve bu başarının kazanımlarını anlatan bir eser. Eseri okurken hani bu zamanın ilerleyişi, bu gidiş de aklıma Selçuk Ural’ın o muhteşem ‘Güle Güle Sana’ şarkısını getirdi. Bu satırları da o şarkıyı dinleyerek yazdım. Buyrun efendim:
youtube.com/watch?v=Ofu6ldn...
İyi okumalar dilerim..
Son Siyah Saçım ve İhtiyar Delikanlılara Bazı ÖğütlerJean-Louis Fournier · Yapı Kredi · 20121,083 okunma
Livaneli yine bildiğimiz Livaneli.Bu kitabında da bitirdiğinizde vay be diyorsunuz.Farklı milletler farklı inançlar aynı soykırım aynı faşizim ve bunu okura sıkmadan aktarma becerisi.muazzam bir yazar
