Geçmişi hatırlamak korku, ıstırap ve keder verir. Kaderle uğraşma, çünkü kimse kalıcı değildir. Herkes gidicidir. An bu andır, an bu an. Senin gibi bir dilencinin dert ve sıkıntı ile uğraşması yazık değil mi? Şimdinin ve geleceğin derdiyle uğraşmal An bu andır an bu an. Bu hayatta vefa yoktur, her günü dert ve eziyettir. Ey huzura can atan! Ömrünü boşa geçirme. An bu andır an bu an.
Binlerce fedakârlık, vefâ, samimiyet, yiğitlik... örneğini göz önüne getirmek ve kendimizin nelerle uğraştığını, bu yoldaki samimiyetimizi, nelerden vazgeçip, nelerden geçemediğimizi, neler yapmamız, nasıl olmamamız gerektiğini derin derin düşünmek zorundayız.
İnsan azmedince, dişini tırnağına takınca, silkinip ayağa kalkınca, îman ateşi gönlünde alev alev yanınca, Allah'a tevekkül edip yola dönünce... neler olduğuna, amellere, gayretlere nasıl bereket geldiğine, tarih şahiddir; dünya şahiddir, biz şahidiz.
Yeniden bu ruhun canlanmasına, ilim irfanla yoğrulu, nerede nasıl davranacağını bilen fedakâr yiğitlere derinden ihtiyaç var.
Vefa, unutmamak, unutturmamaktır. Vefa, sevmek, sevdiğinin sevdiklerini de sevmektir. Vefa, bir ömür sevdiğinin yolundan yürümektir. Öyleyse menfaati değil, merhameti işin temeli olarak edin ki vefalı olabilesin, vefalı kalabilesin.
Edep kul olduğunu bilip sahibine vefa göstermektir
Edep kibri kırıp tevazu sarılmaktır
Edep her şeyi layık olduğu yerine koymak ve herkese hak ettiği şekilde muamele etmektir
Edep Cenabı Hakk'ın ve yaratılmışların hukukunu güzelce korumaktır
Edep hayâlı vefalı olmaktır.
Temennim odur ki, "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözü ile "Beni sıradan bir azınlık mensubu olmaktan, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığına ve en önemlisi TÜRKLÜGE "Yücelten" bu Büyük İnsana karşı küçücük de olsa bir vefa borcu, o muhteşem ziyafete bir tutam tuz da olsa katkıda bulunabilmiş olayım.
Vaatlerin düşürdüğü kale beni utandır
göz göze gelmesek bile bizi toprak kurtarır bakırdan konuştuk kahvaltıda sevgilimle
bir vefa kalmayan ok ile yaydan hattâ üç aylardan