Doğamıza ickin bu derin ve sonsuz cehalet içinde durmadan kavga ediyor, boynuzlarının neden ve nasıl yapıldığını bilmeden çarpışan boğalar gibi birbirimize işkence ediyoruz.
İyilik ya da kötülük fikrine asla kendimizden yola çıkarak sahip olamayız. Bir hayvanın çektiği acı bize kötülük gibi görünebilir zira aynı şey onlar gibi hayvan olan bizim başımıza gelse acı çekmenin ne demek olduğunu çok iyi bildiğimize hükmederiz.
1962 Polonya doğumlu Olga Tokarczuk Polonya Edebiyatı yazarlarından biri. 2008 yılında Polonya’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Nike Ödülü’nü aldı. 2015’te Polonya Kültür ve Doğal Alan Bakanlığı tarafından özel bir edebiyat ödülüne layık görüldü. Olga Tokarczuk 2018 yılında Nobel Edebiyat Ödülünün sahibi oldu.
Sür Pulluğunu Ölülerin
Vejetaryenlik Voltaire için gecikmiş bir ilgidir. Kaynağında sağlık sorunları yüzünden yapmak zorunda kaldığı ve bu vesileyle antropolojik, teolojik ve ahlaki yönlerini ele aldığı perhiz olgusu yatar. 1762’den başlayarak bu konuyu farklı eserlerinde düzenli ama dağınık ve dolaylı olarak işler. Vejetaryenlik onun kaleminde en temelde insani bir öğreti, “benzerimiz hayvanları yemeyi yasaklayan hayranlık verici bir yasa” dır.
"Doktorla konuştun mu, abla?"
"Evet, konuştum. Neden yemeği-"
Yonğhe sözünü kesti.
"İç organlarımın tamamen iflas ettiğini söylüyor, değil mi?"
Nutku tutulmuştu. Yonğhe'nin cılız yüzü onun yüzüne doğru yaklaştı.
"Ben artık bir hayvan değilim, abla."
...
"Yemek falan yemesem de olur. Yaşayabilirim. Sadece güneş ışığı yeterli."
"Ne saçmalıyorsun sen? Gerçekten ağaç olduğunu mu düşünüyorsun? Bitki nasıl olur da konuşur? Nasıl düşünür?"
Yonğhe'nin gözleri parıldadı. Gizemli gülüşü yüzünü muazzam bir şekilde aydınlattı.
"Abla, doğru söylüyorsun... Yakında sözler de düşünceler de, hepsi kaybolacak. Çok yakında."
Yonğhe kahkaha attı ve sonra hızlı hızlı soludu.
"Gerçekten çok yakında. Birazcık bekle, abla."
Bana kalırsa, hayvanların basit birer makineden ibaret olduğunu ileri sürmeye cüret etmek için, gün ışığını inkar etmek gerekir. Tanrı’nın hayvanlara bütün duyu organlarını verdiğini kabul edip de hiçbir duygu vermediğini savunmakta bariz bir çelişki vardır.
Hayatını öldürmek ve öldürdüklerini mideye indirmekle geçiren bir tek biz değiliz, bütün hayvanlar karşı konulmaz bir eğilim içinde birbirini boğazlıyor. En küçük böcekten gergedan ve file kadar, yeryüzü büyük bir savaş, tuzak, katliam, yıkım alanı.