Burunsuz Tevfik, hiçbir zaman kapanamayacak olan veresiye hesabına yazdırdığı rakısından bir yudum aldı. Bir çift nazar boncuğunu andıran gözleriyle Atatürk Bulvarı'ndaki manzaraya karamsar bir bakış attı. Sonra bulutlardan hava durumunu çıkartan ihtiyar balıkçılar gibi, kırışık yüzünü daha da kırıştırarak: "Eh" dedi. "Galiba bir ihtilal daha var!.."
Yaşadığı en son ihtilalin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçecekti... Enver Paşa'nın Bab-ı Ali baskınını Meserret Oteli Kahvesi'nden izlediği günü hatırladı... Burunsuz Tevfik'e göre: "Zabıtan sınıfı, hele bir kışlasından çıkmaya görsün"dü!.. Artık bundan sonrasını ihtilal paklardı!..
Al işte. "Zabıtan sınıfı" şimdi gene sokaklara dökülmüştü. "Zabıtan sınıfı" dediği, o 21 Mayıs'ın öğle vaktinde, Atatürk Bulvarı'nda toplanıp, iktidara karşı sessiz protesto yürüyüşü yapan Kara Harp Okulu öğrencileriydi!..
''Günümüz dünyasındaki tüketim patlaması bütün savaşlardan daha çok şamataya neden oluyor ve bütün karnavallardan daha çok kargaşa üretiyor. Eski bir Türk atasözünün dediği gibi, veresiye içen iki kere sarhoş olur.''
Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin,
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin;
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
“- Onlara göre dünya, ne isterlerse onlara sunmak zorunda. Fakat dünyanın bana hiçbir borcu yok ve bana bunu en başında açıkça belirtti. Veresiye almaya da hakkım yok.”
Tek başına olduğu bakkalda ilk müşterisi bir çocuktu bir kilo şeker ve 100 gram gofret istedi. Çocuk eline cebine atmadığından veresiye olduğunu da anladı. Babasının adını sordu defteri açarken heyecanlan. İlk defa ustası olmak gibi defter açıyordu müşterinin ismini buldu alınanları not etti.
ALINMIŞ OLAN BİRÇOK MALZEMENİN ÜZERİNE KIRMIZI KALEMLE ÇİZİLDİĞİNİ GÖRÜYORUM DİĞER SAYFALARDA DA DURUM AYNI YERİ BİRAZDAN KAFA YORUCU ALINMIŞ OLAN GOFRET KRAKER VE ŞEKERLEMELERİN ÜZERİNİN ÇİZİLİ OLDUĞUNU GÖRDÜ.