"Portuga!"
"Hı..."
"Ben senin yanından bir daha hiç ayrılmak istemiyorum, biliyor musun?"
"Niye?"
"Çünkü dünyanın en iyi insanı sensin.Senin yanındayken kimse bana zarar vermiyor ve kalbimde mutluluk güneş gibi parlıyor."
Gururum, nedense, aklımın yapabileceğinden daha azına razı olmama izin vermiyor. Kendimin, hiçbir zaman bir şeyi yarım bırakmasına, tüm kişiliğimin ve hırsımın yaptığım işten daha azını beklemesine izin vermedim.
Bu buruk hava yapışmış sineme bakteri gibi
Kaplamış boydan boya sütunlarımı karadan
Muttasıl ve müstehzi edasıyla aguş açarak
Ne etsem çıkmıyor bıraktığı izden hiçbirinden
Gökkuşağının rengine set çekmiş bedeninden
Bir su damlasına dahi geçit vermiyor ruhuma
Diyarbakır Surları endamıyla kuşatarak beni
İzin vermiyor bahar yeline dışarıdan esişine
Bazalt taşı kadar muhkem ve dayanıklı yapıca
Şehrin kenar mahallesindeki eski yapı halindeki
Issız, komşusuz ve desteksiz kalıyorum içimde
Bu melun şeyin üstesinden gelmek üzere bazen,
O çirkin suratına en gönülsüz şiirler yazıyorum
İstemeden en güzel dizeler diziyorum yoluna
Belki yılışır da salır kendini doğanın içine diye
Fakat kaçını yazdıysam iade ettibar etti elime
Felsefe-i insaniye, gayet hârikulâde mu'cizat-ı kudret-i İlahiyenin mu'cizat-ı rahmeti üstüne âdiyat perdesi çeker. O âdiyat altındaki vahdaniyet delillerini ve o hârika nimetlerini görmüyor, göstermiyor. Fakat âdetten huruç etmiş hususî bazı cüz'iyatı görür, ehemmiyet verir.
Meselâ: Hilkat-i insaniyedeki kudret mu'cizelerini görmüyor, ehemmiyet vermiyor. Fakat kaideden çıkmış iki başlı, üç ayaklı bir insanı görüp, istiğrab ve velvele-i hayret ile nazar-ı dikkati celb eder. Küllî, umumî mu'cizatı âdet perdesinde saklar. Cüz'î ve kanundan çıkmış ve taifesinden ayrılmış maddeleri medar-ı ibret yapar.