Hasta ve sağlıklı ilişkisine dostluk üzerinden bakmak pek duyulur şey değil. Değerler dünyasına övgüler düzülen şu sahte dünyada, aranılan ancak bulunduğunda pek de kıymet verilmeyen dostluğa ne de güzel bakmış Bernhard. Nefes ve akıl üzerinden kliniğe uğramış. Delilerin ulvi zenginliklerine paravanın ardından bakmış. Hatta adeta akmış... Kendi kişisel yoksunluğunun derin izleri de sık sık göze batıyor...
Çoktandır, içinde süslenecek tek bir şey kalmayan ama her şeyin sürekli olarak üstelik de en iğrendirici biçimde süslendiği bir dünyada kendi kendime yalan söylemek ve bir şeyleri süslemek niyetinde değilim.
Nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir (Baudelaire)
Şurası gerçek ki, kısa süre önce terk ettiğim yerle varmak üzere olduğum yer arasında sırf arabanın içinde otu rurken, evet sırf arabanın içindeyken mutluyum, araba yolculuğu sırasında mutluyum, varacağım yere vardığım an dünyanın akla hayale gelebilecek en mutsuz insanıyım, neresi olursa olsun varacağım yere varıyorum ve mutsuzum. Aslında dünyanın hiçbir yerinde rahat edemeyen, sadece bulundukları yerden başka bir yere doğru giderken, iki yer arasında mutlu olan insanlardanım.
"Bak Nuh, bu adamlar içinde Baudrillard hariç hiçbiri yaşamıyor. Zaten hiçbiri aktör değil. Diyelim bir sinema filminde görünmelerine imkan yok. Tamam, Wittgenstein'ın hayatını anlatan filmler çekildi , çekilebilir, fakat bizzat Wittgenstein'ın rol aldığı bir film çekilemez. Çizgi-romanın gücü burada. Sinemamn, resmin, tiyatronun
Umutsuz uyanıyor, bu umutsuzluğu yenmeye çalışıyor, öğleye doğru da yeniyordum. Öğleden sonra umutsuzluk yeniden bastırıyor, akşama doğru tekrar kayboluyor, gece uyandığımda tabii büyük bir aldırışsızlıkla gene gelip çatıyordu.