Eğer içimizde bir gönül kaldıysa; masal dinleyen, şarkı söyleyen, şiir okuyan, sulara bakan, kuşlara gülen, ağaçları kucaklayan, yalnızlıkla ürperen bir gönül, dünyamız insanın gövdesinde yeniden filizlenmeye başlayacaktır. Yoksa yaşadığımız gezegen hepimizi bir taş masalına çevirecek.
Reklam
Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.
Eğer içimizde bir gönül kaldıysa; masal dinleyen, şarkı söyleyen, şiir okuyan, sulara bakan, kuşlara gülen, ağaçları kucaklayan, yalnızlıkla ürperen bir gönül, dünyamız insanın gövdesinde yeniden filizlenmeye başlayacaktır. Yoksa yaşadığımız gezegen hepimizi bir taş masalına çevirecek.
Onca insanın yaşadığı şu koca kentte, onca eş dost arasında ve onca aile üyesiyle birlikteyken, ne denizlerin dibinde, ne de toprağın binlerce metre altında bir benzeri daha bulunamayacak korkunç bir yalnızlıkla yüzü divanın arkalığına dönük yatarken, yalnızca geçmişin hayaliyle yaşıyordu.
Özgürlük, insanların inzivalarından çıkarmanın tek çözümüyken, kölelik yalnızlıklar üzerinde hüküm sürer. Sanatsa, ortaya koymaya çalıştığım özgür doğası sayesinde tiranlığın ayrıştırmaya çalıştığı yerde birleştirir. Bu durumda sanatın, her türlü baskı türünün işaret ettiği o düşman olabileceğine şaşırılabilir mi? Peki sanatçılarla entelektüellerin, modern tiranlıkların ilk kurbanları arasında yer almalarına? Tiranlar, sanat eserlerinin yalnızca ona inanmayan kişiler tarafından esrarengiz bulunan bir özgürleştirme gücüne sahip olduklarını bilirler. Büyük sanat eserleriyse insan yüzünü daha güzel ve daha zengin kılanlardır; işte tüm gizem bundan ibarettir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.