-Zannetme ki, sana kabuğunu kır, diye cevap vereceğim... O zaman dağılırsın! Sakın kabuğunu kırma; genişlet... Ve kendine mal et, kanınla işle ve canlandır. Kabuğun kendi derin olsun...
"Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel."
Dans... Kollar ve bacaklar, beller ve omuzlar mükemmel ir armonide işliyor. Konuşma şekilleri, hareketleri, dansa kaldırdıklarının bakışları, dünyevi sorunların çok üstünde. Gençler çok sevimli. İnan bana kalbini ısıtan bir müzik varken başkasını bulmak gibisi yoktur. Eller birlikte kenetlendi, ayak diğer ayağı hisseder. Onu takip eder, gideceği yerin önemi yoktur. Çünkü şimdiden sonra her bir sallanma ve dönüşte uçacaklarına inanırlar. Kim bilir, belki de uçarlar...
Karhozat
Öyle yorgun ki kentimiz
Düşlerden ve söyleşmekten
Yok duyacak kimse sesimizi
Gönderdik göndermesine, yüzümüz
Oradan da
Yok olarak geri geldi
Sesler, şarkılar... alışkanlık elbet.
Birkaç sene önce arkadaşlarımla bir haftasonu planımız İzmir Bostanlı'da gün batımını izlemekti. Güne öyle bir hava ile başlamıştık ki günün sonuna doğru düzelme ihtimali yoktu hiç. Ama dedik ki "İzmir havası, belli olmaz aksama düzelecektir, güneş çıkacaktır." Yine de gittik Bostanlı'ya gel gör ki güneş yok... Aradan biraz zaman geçti. Bir grup geliyor iskeleye doğru. Ellerinde hoparlörler ile. Bir müzik, bir dans... Öyle güzeldi ki danslarını izlemek, müziğe kulak vermek... İzmir havasi belli olmazdı, güneş muhakkak çıkacaktı ve benim için özeldi o an. Ve ardindan yağmur... Öyle sessiz, öyle huzurlu...
Böyle tesadüfler öyle çok hoşuma gidiyor ki... Nerede dans, müzik varsa orada ışık vardır benim için. Işık tesadüfen çıkıyorsa mest olurum.
Bu videoyu izlediğim an aklıma üniversitede yaşadığım bu "an" geldi. Bir müzeyi geziyorsunuz vee bakıyorsunuz kiii;
youtu.be/rfTBSHXV0eM