Prezervatifler, eski çağlarda hayvan bağırsağından yapılırken 1930'lardan itibaren lateks olarak karşımıza çıkıyorlar. Bunların özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaygın olarak kullanıldığını biliyoruz; 1949 İngiltere'si için 49 milyon olan rakamlar, 1960'larda 150 milyonu bulacaktı. Gene her ne kadar yasak olsa da kısırlaştırma, kürtaj ve hem kauçuk hem de kimyasal gebelik önleyiciler mevcuttu. İnsanoğlu eski çağlardan beri işlevli-işlevsiz birçok garip metoda başvurmaktan çekinmemekteydi. Mısırlılar timsah dışkısı kullanırken Aristoteles sedir ağacı yağı tavsiye ediyor mesela. Her zaman bizi şaşırtmayı başaran Casanova ise spermin rahme girişini engellemek için yarım limon kullanırmış. Daha sistemli gitmek gerekirse gelin bakalım Bizans kadınları nasıl çözümler üretmişler: Bitkisel yağlar, fitiller bal, şap, beyaz kurşun veya zeytinyağına bandırılmış yün supozituvarlar (İng. vaginal pessary) ve her ne kadar pek işe yaramasa da kedi ciğeri ya da dişi aslan rahminden yapılan ve sol ayağa bağlanan fildişinden bir tüp içine konan muskalar...
Ben yoruldum artık
Dolambaçlı yollardan geçmekten
Seni saatlerce beklemekten yoruldum
Duygularımda kaybolan yıllarıma meydan okuyarak yürüyorum artık
Ne sabahın seherinde odama dolan güneş
Nede gecenin karanlığını yırtan ay, yıldızlarım
Beklemekten yorulmuş liman ararken kendine
Fırtınada alabora olmuş yıkık dökük sanki bedenim
Umrumda bile değil artık seni görünce şimşekler çakan gözlerim , Bahar havasında esen ılık ılık içimi ısıtan gözlerin
Yarım kalmış duyguları tamamlamak için tuttuğum ,tutarken de oluk oluk kan akan ellerim
Umrumda değil ..
Git git bekleme zamanı değil artık
Her sabah erkenden kalkmak adet oldu telefonun zili çalmadan ,bazı şeyleri anlamıyorum ,alarm çalmadan tam bir dakika önce nasıl uyanıp hemen susturuyorum çalmaya hazır zilin sesini ya da bir insanı düşünürken tam telefonun çalıp şimdi aklımdan geçiriyordun ben de tam seni düşünüyordum deyip şaşırmayı veya aynı kişinin onu düşünürken bir anda
...XIV. Louis de Hollandalı ustaları sevmezdi, o da şatafata düşkündü, yine de netice itibariyle büyük bir hükümdardı. Üstelik II. Wilhem, XIV. Louis'in aksine, ordu ve donanma açısından ülkesini silahlandırdı; umarım onun hükümdarlık dönemi, beylik deyişle Güneş Kralı'nın saltanatının son yıllarını karartan felaketlere asla sahne olmaz. Bence
"Seçkin bir kimse değilim, ismimin baş harflerinde kimliğim. Bağışlamanı dilerim..." diyerek dünyadaki acziyetini itiraf ediyordu Zarifoğlu. "Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir" diyecek kadar da gökyüzü aşığıydı. Zaten pilot olma isteğini başka türlü nasıl açıklayabiliriz ki. Ama hayat onun kanatlarını kırmış ve