Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Sevgili okurlar herkese merhaba. Masumiyet Müzesinden sonra hızımı alamayıp yine Orhan Pamuk’tan Kırmızı Saçlı Kadın kitabıyla karşınızdayım. Çok beğendiğimi baştan belirteyim. Kitabımız 2019 da okur karşısına çıktı. Ama çıkış hikayesi çok eskiye dayanıyor. Yaklaşık 30 yıl öncesine. Orhan Pamuk yabancı bir programda yaptığı söyleşide kitabın çıkış
428 syf.
10/10 puan verdi
Harika bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Kitap, benim için belki de bu senenin en iyi kitabı olacak, çünkü okumadıklarımın önüne geçecek kadar iyi bir kitap okuduğumu düşünüyorum (üşenmemişim 172 alıntı paylaşmışım :D). Öncelikle biraz yazardan bahsedeyim. Yazarımız bir hukukçu ve araştırmacı-gazeteci. Bu kitabında Antik Uygarlıklardan
Dönüşüm Kitabı İncelememiz
(Bu yazı spoiler içermektedir)
Dönüşüm kitabında Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesinin anlatıldığını genellikle herkes bilir, ancak burada böceğe dönüşümün neyi simgelediğini az kişi bilir. Böcek metaforu öncelikle, topluma bir ürün ve iş gücü veremeyecek olan kişinin nasıl dışlandığını anlatmak ve bu kişinin toplumda uyandırdığı hisleri abartılı
Yine akıcı , hayal dünyası geniş ,olayları birbirine bağlarken yorulmadığınız, kendinizi o hikayenin içinde hissettiğiniz bir roman..
Güneydoğuda yaşayan çeşitli kollara ayrılmış bir ailenin her bir ferdinin hayat hikayeleri anlatılıyor .Elif Şafak ,aile bireylerin kimin çocuğu , kim kiminle evlendi gibi ayrıntılarının şemasını bile yapmış .
Naze
Yaşlı bay Smith ile en az kendi kadar yaşlı köpeği Azorka'yı tanıtarak başlar. Bay Smith, yaşlılığın verdiği bir yarım akıllılıkla her gün aynı saatte aynı şeyleri kurulmuş gibi yapar, köpeği Azorka da her daim kendisine eşlik eder ve genç bir yazar olan Vanya'nın dikkatini çeker. Bir gün Vanya'nın da şahit olacağı bir şekilde önce köpek Azorka, hemen ardından Smith ölür ve Vanya için değişik olaylar başgösterir.
Vanya, Dostoyevski'nin kendi hayatından öğeler taşıyan bir yazar, tıpkı onun ilk romanından sonra aldığı eleştiriler ve yazın dünyasına girişinin önce dergilerde romanlarını tefrika ettirmesi ve sonra yayınevleriyle anlaşması ile olduğu gibi o dönem yazarlarının geçtiği yollardan geçen fakir bir yazar. Romanda Vanya dışında Nataşa, Nataşa'nın annesi ve babası ile Alyoşa ve Alyoşa'nın prens babası olan diğer önemli karakterler ise, "ile" bağlacıyla ayırdığım şekilde düşman iki ailedir. Nataşa, Vanya ile nişanlıyken Alyoşa ile "düşman ailelerin çocuklarının birbirine aşık olması" tehlikesinden kaçamaz ve Vanya'yı Alyoşa için terk edip baba evinden ayrılarak Alyoşa'ya kaçar. Ancak önceden dost olan bu düşman aileler bu ilişkiyi onaylamamaktadırlar, Nataşa'nın dünyada Alyoşa'sından başka bir de eski nişanlısı iyi yürekli Vanya'sı vardır. Bir de Vanya'nın kötü şartlardan kurtardığı on dört yaşındaki Nelli (ki kendisi yaşlı Smith'in torunu olur) ile Alyoşa'nın babasının kendisini zorla evlendirmeye çalıştığı soylu Katya da olaylara dahil olduğunda, ortaya eski zaman filmleri gibi çetrefilli ilişkiler ve karanlık günlerle dolu bir roman çıkıyor.
Babalık
Bir toplumda 'baba' ne kadar değer görmelidir? Çocuklarını seven, onlar için canını vermeken çekinmeyecek olan bir babanın evlat sevgisi ne kadar karşılık bulmalıdır? Peki bahsedilen toplum nerede?
Balzac, kitapta baba sevgisini işlerken aynı zamanda o zamanın toplumunu da eleştirmiş. Paris'i ve şehrin sosyetesinin iç yüzünü gözler önüne sermiş. İnsanların ne kadar düştüğünü ve merhametli olanın ne kadar az olduğunu es geçmemiş.
Paris'te yaşanan bu hikaye aslında çoğunlukla Vauquer Pansiyonu'nda geçiyor. Bir babanın kızları için neleri göze aldığını ve alabileceğini, onların sevgisinin kendisini yaşatan nefes olduğunu görüyoruz.
"Kızlarını görmek için gizlenen bir Baba! (Syf:258)"
Bu sevginin ne kadar karşılık gördüğüne de tanık olmaktan kendimizi alamıyoruz. Goriot Baba'yı okuyup okutmalısınız. Ben kitabın sonunda Paris'in o dönemine acıdığımı belirtmeliyim. Her ne kadar kurgu olsa da.
Bu arada, genç Matmazel Victorine'e ne olduğunu hala merak ediyorum. Pansiyondqn ayrılıp babasının yanına gittikten sonra neler oldu? Bunun yanı sıra pansiyondan ayrılmak zorunda kalan yaşlı Vautrin'in genç matmazel için kurduğu planı ilerleyen zamanlarda tıkırında gidecek mi yoksa bu gizemli karakter bir süreliğine romanda hayat bulup yok mu oldu?
Etkileyiciydi...
NOT: Sadece romanın başında karakterlerin bolluğu ve bir anda karşınıza çıkması sizi yoracaktır. Ama yılmayın. Hepsini roman sonunda tanımış olacaksınız.
Şimdiki eserimiz Memduh Şevket Esendal'ın kaleminden dökülen Ayaşlı ve Kiracıları (1934) isimli Kitaptır.Memduh Şevket Esendal'ın Ayaşlı ve Kiracıları (1934) romanı, Cumhuriyet sonrası Ankara'sında bir apartman katının dokuz odasında oturanların günlük yaşamlarından ve birbirleriyle olan ilişkilerinden kesitler verir.
Ankara'nın kuruluş
Hayallerden acı gerçeklere, düşlerden çaresizliğe; Mai ve Siyah. En umutsuzluğa kapıldığın anda bile birinin “Cemil, niçin karanlıkta oturuyorsun?” demesi kadar yakındır yaşamak.
Ahmet Cemil, edebiyat ve şiire olan tutkusu okul sıralarında başlamış; arkadaşı Hüseyin Nazmi ile beraber girdiği bir kitapçıda konuşacak kadar öğrenemediği Fransızcayla
Sizce savaş nedir? Okuduğum kitaplar arasında bana en anlamlı gelen savaş tanımlarından birisi şöyleydi: “Cesaret, amaç, ilke hepsi savaş meydanında ölür. Geriye et, kemik ve kan kalır sadece”
Tolstoy da bize bu kitapta bunu anlatmak istemiş. Üstelik bunu mensubu olduğu ırka da aynı mesafeden bakmaya çalışarak, tarafız bir gözle yansıtmaya
Kitap 1939 yılında yayımlanmış. Tüm dünyayı etkileyen büyük buhran dönemini bir aile üzerinden anlatıyor. Oklahoma eyaletinde yaşayan, tarımla uğraşarak geçimini sağlayan kalabalık bir aile var. Kapitalizmin yayılması, tarım topraklarına bankaların el koyması, tarımda makineleşme ile insan gücüne olan ihtiyacın neredeyse kalmaması gibi nedenlerle çaresiz kalan bu aile ve onlar gibi binlercesi evlerini sırtlarına yükleyerek çoluk çocuk yaşlı genç günlük tarım işçiliği yapabilecekleri Kaliforniya Eyaletine doğru büyük umutlarla yola çıkarlar. Bu uzun yolculuğa dayanamayıp can veren büyük baba ve büyük anneyi ait olmadıkları topraklara bırakmak zorunda kalırlar. Büyük oğullarını da bu yolculuk sırasında kaybederler. Aile dostları olan eski papaz kapitalizmin zulmüne başkaldırmaya çalışırken zalimce öldürülür. Aileyi ayakta tutmaya çalışan güçlü anne karakteri bile yer yer çaresiz kalır. Kaliforniya’ya vardıklarında durum hiç de bekledikleri gibi değildir. Açlık, sefalet, zorbalık, zulüm dolu zamanlar geçirirler.
Kitabın dili gayet açık anlaşılır. Sayfaları art arda çevirdim. 556 sayfa olmasına rağmen beni hiç sıkmadı. Sonu çok trajik sarsıcı bitti. Bir de kitabı okurken hiç içmediğim kadar kahve içtim. Okuyunca nedenini anlayacaksınız. Okunması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum ve tavsiye ediyorum.
