"İslam öncesindeki ve zamanımıza kadar İslâm Devri'ndeki meliklerin geçmişlerini okumuş biri olarak dört büyük halifeden ve Ömer b. Abdülaziz'den beri âdil melik Nureddin'den daha ahlaklısına rastlamış değilim." diyen İbnü'l-Esîr de, onun kendi malıyla geçinen, devletin malına el uzatmaktan kaçınan, her işinde iyi niyetli, taassuptan uzak, zahit, âdil, eli açık, hayırsever, oturma emri vermediği sürece Necmeddin Eyyüb dışında Şirkuh dâhil hiçbir emirin huzurunda oturamayacağı kadar heybetli, buna karşı sufi ve yoksullara karşı alçakgönüllü, yoksulları kendisine en yakın kişilermiş gibi yanında oturtan, onlara bir şey verdiğinde "Bu onların beytülmâldaki hakkıdır." diyen, arkadaşlarının ve askerlerinin namusunu muhafaza eden, vakarlı, başkalarında bulunmayacak özelliklere sahip, daima şehit olmayı dileyen savaşta iki yay ve iki ok torbası (sadak, terkeşen) taşıyan cesur bir şahsiyet olduğunu yazmıştır.
Nefsimin azgınlıklarını, dünya nimetlerinin sözüne ve ziynetine aldanmamak üzere kendimle bir akit yaptım. Nefsime tembihledim;”Şu cihan mülkünü Kaf’tan Kaf’a tuttun, bütün cihan malını bir zar ile üttün tut. Süleyman tahtına oturup, cinlere ve devlere hükmettin, Firavun’un ve Nuşirevan’ın zenginliklerine sahip oldun tut. Üstüne bir de Karun’un hazinelerini ekledin, ağzınla çiğnenmiş bir lokma olan şu dünyayı dahi yuttun tut. Ömür bir ok, zaman bir yay, bir el o yayı germiş, sen o yayı attın tut. Aldığın her nefes, keseden akmakta olan bir kum tanesi, kese ortalanmış ve sen kumu tükettin tut.
Reklam
Yakışıklılığı duyulan İran elçisini görmek için sokaklarda yatan kadınların hali, bu bozulmanın boyutlarını çok iyi gösteriyor sanıyorum. "İran elçisi Haydar Mirza'nın gelişi dolayısı ile yine bütün hanımlar seyir için sokaklara dökülmüşler, elçinin gelişi geciktiği için birçokları geceyi sokaklarda veya ahşap evlerinde geçirmeye mecbur olmuşlardı. Tarihçi Selanikli diyor ki: 'Nice ırz ehli hatunlar yollarda kalıp yarandan niceleri zevk ve safaya nail olup hatta Sultan Bayezid hamamının içine beş yüzden fazla kadın girip sabaha kadar kaldılar ve çok kimselerin hatunu ile arası soğuyup niceleri kabul etmeyip hatunundan ayrıldı. Hasıl azim temaşa olup ve niceleri misafir kabul edemeyiz içeride avret vardır, diye zen dostlar acip doyum oldular.'" (Padişah Anaları. Ali Kemal Meram. Toplumsal Dönüşüm Yay 5. Basım. Sayfa 286)
Hunlar’la yakın ilişki içinde bulunan Chao Devleti, onların saldırılarına karşı kendilerini korumak için M.Ö. 307 yılında askerî reformlara girişmişti. Kral Wu- ling’ in emriyle yapılan reformlara göre Hunların askerî kıyafetinin giyilmesi kabul ediliyordu. Chao halkı ata binmeyi, ok ve yay kullanmayı öğrenecekti.
Şiir bilgidir, kurtuluştur, güç ve terk ediştir. Dünyayı değiştirebilecek güçte bir eylemdir ve doğası gereği devrimcidir: Ruhsal bir tecrübe, içsel özgürlüğün yolu... Şiir bu dünyayı ifşa eder, ortaya serer, yüceltir; bir başkasını yaratır. Seçilmişlerin emeği, lanetlenmiş lokma... Şiir ayırır, birleştirir. Yolculuğa davet, anayurda geri dönüştür. İlham, soluk alma, bedenin eğitilmesi. Hiçliğe yakarış, boşlukla yapılan sohbet. Sıkıntı, ıstırap ve ümitsizliktir onu besleyen.
Plüton, Yay burcundaysa: Bu burçta gerçekleşen dönüşüm, ya başarılı olur ya da başarısızlığa uğrar. Başarılı olursa fayda-zarar tablosundan ziyade, milletçe manevi inançlarımız doğrultusunda bağlanmamız muhtemeldir. Başarısız olursa karmaşa hüküm sürer.
Reklam
Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez.
Yay'da yani felsefe ve manevi inançların dokuzuncu evinde konumlanan bir Plüton, bu alanlarda inançlarınızın derinliği ölçü­sünde evrimleşeceğiniz anlamına gelir. Ama bundan önce Plüton, eski inançlarınızı iskambil kağıtlarından yapılma bir kule gibi hızla çökerterek yerle bir edecektir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.