Yine yeni yeniden merhaba Bugün Türk Edebiyatının önemli isimlerinden olan Samipaşazade Sezai ile geldim. İlk kez okuduğum bir yazardı galiba son olacak Kitapta çok fazla betimleme vardı. Yazar en ufak bir duyguyu bile uzun uzun betimlemiş. Bir paragraf uzunluğunda cümleler, süslü benzetmeler, bir sürü betimleme... Ughh! Yazması bile yordu beni. Kısacası yazarın dili için kesinlikle sade diyemem. Konusu ise güzel, klasik Türk Edebiyatı konularındandı.
Kafkasyalı Dilber bir esircinin eline düşerek İstanbul'a getirilir. Burada Mustafa Efendi'ye satılır. Fakat Mustafa Efendi ve karısı ona yapmadıkları eziyeti bırakmazlar. Kaldıramayacağı işleri yükler, hakaret eder, dayak bile atarlar. Daha sonra Mustafa Efendi'nin tayini başka bir vilayete çıkar ve Dilber'i götürmek istemediklerinden onu tekrar esirciye verirler. Böylelikle Dilber İstanbul'da kalır. Esircinin evinde yıllarca eğitim görür, kendini geliştirir, sanat öğrenir. Daha sonra Asaf Paşa konağına satılır. Burada evin oğlu Celal Bey Dilber'i çizdiği resimler için manken olarak kullanır. Fakat Celal Bey'in annesi bu ilişkiyi öğrenir ve bir esiri oğluna yakıştıramaz. Celal Bey evde yokken annesi Dilber'i esirciye geri gönderir. Celal Bey eve gelipte Dilber'in geri gönderildiğini öğrenir ve onu bulmak için sokağa fırlar. Fakat Dilber çoktan satılmıştır ve satıldığı aile Mısır' a taşınmıştır. Celal Bey üzüntüsünden hasta olur, yataklara düşer, yemeden içmeden kesilir. Bu ikilinin aşkı da böylece sonsuzluğa karışır.