494 okunma, 22 beğeni - Şerif Benekçi kitapları, eserleri, Şerif Benekçi kimdir, öz geçmişi, Şerif Benekçi nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Şerif Benekçi sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.
Hakkında
Şerif Benekçi (d. 29 Eylül 1950 Kütahya - ö. 8 Eylül 2008) edebiyatçı, yazar.
Kütahya/Gedizin Muhipler köyünde doğdu. İlkokulu köyünde bitiren yazar, Ankara İmam-Hatip Okulunun orta kısmını parasız yatılı olarak okudu.
Kütahya Lisesini bitirdikten sonra yüksek öğrenim için gittiği Almanyada bir süre kaldı, Goethe Enstitüsü'ne devam etti, daha sonra yurda dönüp ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi, Erzurum AÜ İşletme Fakültesi ve MÜ İlahiyat Fakültelerine devam ettiyse de bitirmeden ayrıldı. Daha sonra AÜ Açıköğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Önlisans Programını bitirdi.
DİEde tercüman ve anketörlük, Gümrük ve Tekel Bakanlığında idare müdürlüğü yapan Benekçi, bir süre özel sektörde çalıştı, tekrar devlet memurluğuna dönüp İstanbulda on dört yıl İmam-Hatiplik yaptı. Memuriyetinin son yedi yılında DPÜde önce Meslek Yüksekokulu Sekreterliği, ardından Bilgi İşlem Dairesi Şube Müdürlüğü yapan yazar, 2005 yılında emekliye ayrıldı.
Yazı hayatına lise birinci sınıfta (1970) başlayan yazarın ilk romanı olan Dikenli Topraklar Kütahyada mahalli bir gazetede tefrika edildi. 1977de bir yayınevinin açtığı roman yarışmasında üçüncü teşvik ödülü aldı, hikâye ve denemeleri değişik dergilerde yayınlandı, Dumlupınar Üniversitesinde "Şerif Benekçinin Romanlarında Kültürümüzün Unsurları" adlı yüksek lisans çalışması yapıldı (2001).
Benekçinin Türk dili ve edebiyatı üzerine yaptığı beş ayrı çalışması, İngilizceden bir roman çevirisi ve siyer kitabı ile Orhan Ardıçlı müstearıyla yayımlanmış inceleme ve araştırmaları vardır. 8 Eylül 2008'de akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.
Onlar , kendilerine güç ve şeref kazandırsın diye , Allah’ı bırakarak başka tanrılar edindiler. Hayır;tapındıkları tanrıları , kendilerinin yaptığı ibadetleri inkar edecekler ve onlara düşman olacaklar.
Kitabın son bir kaç sayfasına kadar ümitle okumuştum. Ama sonu başıyla alakasız... Anlatım tarzı, betimlemesi güzel. Okuyacak olanlara çok daha güzel kitaplar önerebilirim:)
Kitabımız 1990 yılı hac izdihamını konu alarak yazılmıştır , her ne kadar konu olarak iyi bir amaca hizmet etse de bu bir inceleme yazısı olduğu için ister istemez eleştirmek durumundayım. İlk olarak kitabın beğenmediğim özelliklerinden başlayacağım:
Belki yaşımdan dolayı anlamayan benimdir ancak kitabın başında karakterimizin anılarını anlatarak romana giriş yaptığını görürken kitabın sonunda hac izdihamı sonucu vefat ettiğini görmekteyiz.
Kitabın başlarında karakterimizin anlattığı bir yemekle alakalı betimlemeler benim kitabın yarısına kadar midemi bulandırdı , keşke o kısım verilmeseydi.
Kitabın yazılma amacı olan hac izdihamı olayını her bölüm beklerken başta konuyla alakasız ve fazlaca siyaset içeren bölümlere maruz kalıyoruz; asıl olaya son iki bölümde ulaşabiliyoruz.
Kitabımızın ne yazık ki isimlendirme ve anlatma kısımları çok güçsüz. Örnek olarak ana karakterin adı "Reşit" olmasına rağmen küçüklüğünde "çocuk" , büyüklük yıllarında "mimar" adıyla anılmakta.
Bunlar benim beğenmediğim kısımlardı, şimdi beğendiklerime geçebiliriz.
Karakterimiz ne aşırı dindar ne de dinsiz olarak verilmemiş, gerçek hayatı yansıtmıştır.
Kitabın sonunda karakterimizin ilk aşkıyla beraber ölmesi bana çok dokunaklı geldi.
Karakterimizin hayatına dokunan hiçbir karakter kitabın bir köşesine atılmamış, hepsine ne olduğu kitapta verilmiştir.
Kitapta hac ibadeti gayet detaylı bir şekilde anlatılmış ve bilgi vermiştir.
Kitapta hayat ve ölüm gayet hoş bir şekilde aktarılmıştır.
Bir hac mevsimini konu alan bu güzel romanı yine bir hac mevsiminde okuyup bitirmek güzel bir tevafuk oldu benim için.
Bir bayram kuşluğunda, Mina Vadisi'ndeki muaysım tünelinde 1990 yılı hac faciası olarak yaşanan facianın tanığı olan yazar, anlamlı bir hayatı ve onun ardından gelen güzel bir sonu bu romanda ölümsüzleştiriyor.
Dağardı'lı bir yetim olan Reşit'in yüreklere dokunan hayat hikayesini ben çok beğendim. Önceleri dayısının himayesinde, daha sonra bir nalbant çırağı olup azim ve başarı dolu bir serüvenle mimar olan kahramanımız bizlere çıkaracağımız nice dersler veriyor.
Sabiha hanımla devam ettiği hayat hikayesi, bir kız bir erkek evlatla beraber bir damat bir gelin daha sonra iki güzel torunla büyüyen bir aile oluyor. Ve o kutlu beldede hacı olduktan sonra anlamlı bir son buluyor.
Severek okuyacağınıza inandığım roman sizlerden dualarınızı, fatihalarınızı bekleyen nice hayatı içinde barındırıyor...
Duayla kalın, vesselam...