Manisa Akhisar'da doğdu. Yüksek öğrenimine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde başladı. 1967 yılında, eğitimini tamamlamak üzere Kanada'ya gitti. 1967'de Montreal Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde lisans eğitimini, 1970'de İstanbul Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. 1968–1970 yılları arasında Fransızca okutmanlığı yaptı. 1981 yılında doçent, 1992 yılında profesör oldu. Bir süre Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü başkanlığı görevini yürüttü. Kocaeli Üniversitesi'nden 2006 yılında emekliye ayrıldı.
Ataç, Dönem, Milliyet Sanat, Papirüs, Soyut, Yazko, Yelken, Yeni Edebiyat, Yeni Ufuklar, Varlık dergilerinde şiirleri yayımlanmıştır.
Afşan Timuçin, Tuncer Tuğcu ile birlikte hazırladıkları, ilk sayısı 1972 yılının Ekim ayında çıkan Felsefe Dergisi'nin sorumlu yönetmenidir
Flaubert'in hafif duygulu gerçekçiliğini Zola'nın doğalcılığı izler. Emile Zola, halkı, halk yaşamını tüm girdisi çıktısıyla romana getiren ilk romancıdır. Bu yüzden yapıtları tarihsel belge niteliği taşır. Balzac'ın romanları gibi onun romanları da toplumsal ve iktisadi yaşamla ilgili doğruların araştırılması için değerli bir kaynaktır. Halk insanı sorunlarıyla, açmazlarıyla, gülünçlü ve acıklı yanlarıyla, her şeyiyle yerleşmiştir onun romanlarına. Bir halk insanı olan Zola, çalışma alanı olarak, gözlem ve deney alanı olarak, yoksul insanlar kesimini, gelişen sanayi düzeniyle bunalmış insanlar kesimini seçmiştir. Zola sanayi devriminin getirdiği tüm bunalımları görebilmiştir, bu bunalımları en alt kesimde, acılı görünümler altında doğrudan doğruya yaşamış ya da paylaşmıştır. Balzac'da sarsılan burjuva sınıfının açmazları, Flaubert'de bu sınıfın değişim istekleri, Zola'da yalnızca halk insanının acıları vardır.
Kendini kendine saklayan insan aşkın eşiğinden geri dönmek zorundadır. Aşkın kapısından girmek isteyip de bunu bir türlü başaramayan nice insan düpedüz bu anlamda kendine yenilmiş insandır.
Dünyada tam dört çeşit insan vardır
Birincisi kendi kendinin efendisi olmak ister İkincisi başkasının efendisi olmak ister
Üçüncüsü kendi kendinin kölesi olmak ister Dördüncüsü başkasının kölesi olmak ister
Kendi kendinin efendisi olan
Başkasının efendisi olmak istemez
Başkasının efendisi olmak isteyen
Kendinin efendisi olmak istemez
Kendi kendinin kölesi olanla
Başkasının kölesi olan çok benzer birbirine
Kendi kendinin kölesi olan neyse ne
Başkasının kölesi olmak isteyen
İnsanın da hayvanın da en kötüsüdür
Çocukluğun bittiği yerde
Yansıyan isli bir karanlıktır
Kendini aramazsa kendinde
Korkunun yanlışına sığınır
Tutkular birer birer eridiyse
Diyelim kaptansın bir gemide
Bir deniz var bir de sen varsın
Ufuk göçmüş dalgalar susmuş
Boşvermişsin gidişlere
Artık yalnız anıların kadarsın
Ölü denizlerde kaldık
Kuru bir mavilik önümüzde
Halatlar kopmuş yelkenler yırtılmış
Özlem gibi bir şeyler kanar
Dönüp baktığımız zaman içimizde
"Kimimiz ayakta, kimimiz yatakta, kimimiz yemek yerken. "Ölen kim" diyorsanız cenazedekilere şöyle bir bakıverin, onların konuşmalarını dinleyin, el kol sallayışlarına bakın, ölenin kim olduğunu anlayamasanız bile nasıl biri olduğunu şıppadanak anlarsınız. Kimsenin iki damla yaş dökmediği bol törenli nice ölümler gördük. Ancak insanların kendilerini yok edercesine sessiz sessiz ağladığı ölümler de görmüşüzdür. Evet, ölümümüz bize benzeyecek, yaşamımıza benzeyecek. Karşıdan karşıya geçerken bir taksinin altında kalıp ezilmezsek."
Onların yaşayışı benim yaşayışıma uymuyor. Sevmedikleri şeyleri de sever gibi yapıyorlar, en çok da bunu anlamıyorum. Bir şeyden hem sıkılıyor hem de o şeyle birlikte olmaktan kaçmıyorlar. Her şeyleri var, yaşamaya vakitleri yok..
Onlarca kitabını okuduğum Afşar Timuçin’in beğendiğim bir romanı hatırına kendimi inceleme yazmaktan alıkoyamadım.
Kendisi; satırlarında kendimi çokça bulduğum, kimi aradığım geçmişe tanıklık etmiş ve bugüne yaşayan, kimi geleceğe fener tutan bir felsefeci/ yazar/ şair/ çevirmen ve akademisyen..
Şiir kitapları, romanları ve felsefe eserleriyle
Yazar kitabında ilâhi olan hariç aşk ile ilgili ve aşka dair söylenmiş ne varsa paylaşmış denilebilir. Hani Karadenize gidersin de yeşile doyarsın misali bir durum beşeri aşkı bu kitapta okumak.
Bende mevcut olan e-kitap ve böyle olunca ben okurken oldukça hızlı geçiyorum. Ayrıca aşk kelimesi o kadar çok geçti ki uzun süre aşk ile ilgili kitap okumak istemeyebilirim. Göreceğim artık.
İki kişilik kısa bir aşk romanı Yarına Başlamak. Şiirselliğin hakim olduğu diyaloglar yer yer inandırıcılığı zedelese de, kişilerin içlerinde büyüttükleri aşkı okuyucuya bir şekilde ulaştırıyor. Aslında hemen hemen bütün kitap diyaloglardan oluşuyor. Dolayısıyla bir romanda olan kadar betimleme yok. Birbirini seven iki aşık, birbirlerine olan aşklarından bahsediyorlar. Bu durum bir süre sonra sıkıyor.