Çin'de yaşadığı deneyimleri konu alan bir dizi makale ve kitapla en iyi bilinen gazeteci ve yazar.
Smedley, berbat koşullar altında büyüdü. Erken yaşta ailesini desteklemek için okuldan sonra çalışmaya başladı ve 1907'de okuldan tamamen ayrıldı. 16 yaşındayken evinden ayrıldı ve birkaç yıl boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Mutsuz bir evlilik yaptı. Boşanma olayından sonra 1916'da New York'a taşınarak New York Üniversitesi'nde dersler verdi. Orada siyasete ve doğum kontrol hareketine karıştı.
1919'dan 1928 yılına kadar Berlin'de Hintli milliyetçi lider Virendranath Chattopadhyaya ile yaşıyordu. Berlin Üniversitesinde İngilizce öğretti, orada Asya çalışmalarından mezun oldu, çeşitli süreli yayınlarda makale yazdı ve Almanya'nın ilk doğum kontrol kliniğinin kurulmasına yardımcı oldu. Depresyonla mücadele girişiminde psikanalize başladı ve terapi biçimi olarak otobiyografik roman Daughter of Earth (1929) yazmaya başladı.
1928'de Smedley, Frankfurter Zeitung'un özel muhabiri olarak Çin'e gitti . Şanghay'daki üssünden çok seyahat etti, büyük yazar Lu Xun ile arkadaşlık etti ve büyüyen komünist hareketi coşkuyla anlattı. 1930'da Frankfurter Zeitung ile olan bağlantısını kaybetmesine rağmen, süreli yayınlar ve gazeteler için yazdı.
Umarsızlık içinde, mutsuzlukla yazılmış bir yaşam öyküsü bu. Bazı tuhaf koşullar yüzünden hepimizin yaşamaya zorunlu olduğu dünyayı yazıyorum. Yoksul insanların sevinçlerini ve üzüntülerini yazıyorum. Yalnızlığı. Acıyı. Ve aşkı.” Agnes Smedley
Edebi olarak zayıf ama ilgi çekici bir öyküsü var. 20.yy başlarında, Amerika’da çok yoksul bir kadın olmak.
“Ertesi gün babam kasabadan bir kutu sigara alıp, sanki müthiş bir iş yapmış gibi onu kutlamaya gelen erkeklere dağıttı. Bir viski şişesini aralarında gezdirerek içtiler. Bir erkek çocuk doğmuştu!”
“Sonra öğretmen uykusuzlukla ilgili bir bölüm okudu. Uyuyamıyorsanız, kalkıp yürüyüşe çıkmalıydınız; ya da odada iki yatak olmalı ve diğer yatağa geçmeliydiniz; temiz çarşaflar uyku getirirdi! Hiç çarşaf görmemiştim; biz yalnızca battaniye kullanırdık. Ve hangi yatağa geçeceğim bir bilmeceydi! Çünkü sekiz kişi için yalnızca dört yatağımız vardı. Elbette küçük beyazlı kız gibi zengin insanlar böyle yaparlardı. Geceyarısı yataktan kalkıp başka bir yatağa süründüğünü hayal ettim. Belki de zenginler geceleri uyuyamıyorlardı; uyuyamamak soylulara özgü bir şeydi. Küçük beyazlı kıza baktım, okunan herşeyi anlamış görünüyordu.”