Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Halit Bekiroğlu

Halit BekiroğluSaid Halim Paşa'da Siyaset Ahlakı yazarı
Yazar
8.3/10
13 Kişi
59
Okunma
5
Beğeni
923
Görüntülenme

En Yeni Halit Bekiroğlu Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Halit Bekiroğlu sözleri ve alıntılarını, en yeni Halit Bekiroğlu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslam ahlakı, hakikati kavrama ve bu kavrayışa uygun davranma çabasında, insana tam bir özgürlük tanır ve eşitliği tesis ederken; aynı özgürlük nedeniyle ve kabiliyetlerin veya kapasitelerin farklılığı yüzünden insanlar arasında ortaya çıkacak olan eşitsizliği de doğal bir sonuç olarak kabul eder. Çünkü Sait Halim paşaya göre, doğru ve mantıki manada eşitsizlik de Hürriyet ve eşitliğin tabii bir neticesidir.
Sait Halim Paşaya göre, Osmanlı'nın gerileme ve çöküşünün baş sorumlusu kendi toplumuna yabancılaşmış, çözümü yanlış yerde arayan niteliksiz "Aydınlar sınıfı"dır.
Reklam
Sait Halim paşa'da ahlak siyasetin temelini oluşturur. Ahlakın temeli ise dindir. Dolayısıyla siyaseti ve kurumlarını batıdan almaya çalışmanın bir, siyasetin ahlakını yanlış mecrada aramak anlamına geleceğini anlatır ki en belirgin cümlesi; Her yer Roma'ya çıkar yerine her yer Mekke'ye çıkar cümlesidir.
İnsanoğlunun baktığı pencereden hayatı görmesi anlaşılabilir bir durum. Fakat hayatı, baktığımız pencere açısından ibaret zanetmemiz eksik ve yanlış...
"Gayelerin içinde en hakiki olanı, İslâm dini üzerinde kurulmuş ve Müslüman milletler tarafından benimsenmiş olan yüce gayedir. Bizi kurtaracak tek şey odur. Müslüman milletleri, saadetlerini yalnız dinlerinden bekleyecek derecede şeraitlerine bağlayan zihniyet, ekseriya sanıldığı gibi, ne bir taassubun eseri, ne de bir fikri sapkınlıktır. Aksine bu hal İslâm karakterinin tabii, makul ve mantiki bir neticesidir"
“Osmanlı İmparatorluğu'nu cihan çok arayacak ve onun elinden alınmış yerlerde kurulan kifayetsiz, suni devletler, ne idarelerine tevdi ve emanet edilmiş halka, ne de devletler manzumesine faydalı, şerefli bir hizmet ifa edemeyecekler, bu topraklar üzerinde hakimiyet kavgası son bulmayacaktır.”
Reklam
Said Halim Paşa'ya göre, halk ile aydın tabaka arasında doldurulması imkânsız büyük bir uçurum vardır. Halk, ileri gelenleri ve mütefekkirleri ile tam bir tezat halindedir. Halk bu aydın sinifa, ne yaptığını bilmeyen fakat pek tehlikeli ve yıkıcı unsurlar gözü ile bakarak itimat etmez. Halktan beklediği takdir ve itaati göremeyen mütefekkir tabaka ise, vatandaşlarına karşı hor gören bir çehre takınarak kendini teselliye çalışmakta; memleketini, her tarafı kaplayan cehaletten kurtarmaktaki aczinden utanması lâzım gelirken, istediğini yapmayan toplumun sert ve inatçı olduğundan şikâyet edip durmaktadır. Halkı, işinde ve bilgisinde yüksek bir seviyede bulunduğuna inandıramayınca, daha başka çeşitli vasıtalara başvurarak nüfuz elde etmeye çalışmakta, böylece yabancıların baskılarına bir de aydın tabakanın baskısı eklenmiş olmaktadır. Bu hâl ise hayat şartlarını ağırlaştırmakta, düşüşü ve gerilemeyi kat kat tehlikeli bir hâle getirmektedir.
Çünkü tarafsızlık "alçakça bir ölümü tercih etmek" demektir.
Osmanlı'nın gerileme ve çöküşünün baş sorumlusu kendi toplumuna yabancılaşmış, çözümü yanlış yerde arayan niteliksiz "aydınlar sınıfı" dur.
Reklam
...Hangi şartlarda yapılırsa yapılsın,insanın şahsî gözlem ve incelemeleri,subjektiflikten arınmış olamayacağı için,içtimai ve ahlâkî kanunları gerçek manada keşfetmeye asla müsait değildir.Bu tür gözlem ve incelemeler,faillerinin kişisel durumlarına bağlı" olduğu için kaçınılmaz bir biçimde eksik veya toplumsal gerçekliği bütün yönleriyle kuşatamayan bir nitelik arz ederler.
Sayfa 85
İslam ahlâkı, insana sahip olduğu tekâmül kabiliyetini gücü yettiği derecede genişletmesi için özgür olma görevini yüklemektedir. İslam’a göre hürriyet insanların kullanıp kullanmamakta serbest olduğu, kanun koyucunun istediği zaman verip istediği zaman alabileceği siyasi bir hak değildir. Hürriyet Müslümana, kabul ettiği din ve rehber, tanıdığı ahlâk anlayışı tarafından verilmiş bir vazifedir. Çünkü bütün Müslümanlar doğruyu bilmeye ve tatbik etmeye mecburdurlar. Bu sebeple her Müslüman elinden geldiği kadar hür olmak vazifesiyle mükelleftir
Sayfa 167 - İlkeKitabı okudu
Din, insanın bakış açısına göre değişen, bazen yüceltilip bazen aşağılanan ve ya anlamsız bulunan "göreceli bir gerçek" ya da "hayal ürünü" bir fantasma değildir. Metafizik saplantılardan oluşan tehlikeli bir tasavvur, boş bir avuntu, erişilmesi imkansız vaatler manzumesinden ibaret bir vehim hiç değildir
Sayfa 87 - İlkeKitabı okudu
Said Halim Paşa Müslüman milletlerin gerek huzur içinde yaşamak ve gerekse de bağımsızlıklarını müdafaa edebilmek için muhtaç oldukları maddi gücü elde edebilmekten yavaş yavaş uzaklaşmalarını, bilimsel gelişmelerin gerisinde kalınmasına bağlamakta; bu durumun ortaya çıkmasının nedeni olarak dini, yani İslâmı görenlere ise şiddetle karşı çıkmaktadır. Zira sorumluluğu dine atfedip dinin maddi ilerlemeye karşı olduğu inancının yaygınlaşmasına neden olanlar, bu tutumlarının bir neticesi olarak iktisadi ve siyasi mahrumiyetlerini kendi elleriyle hazırlamış olurlar
Sayfa 81 - İlkeKitabı okudu
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.