Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

James A. Robinson

James A. RobinsonUlusların Düşüşü yazarı
Yazar
8.5/10
943 Kişi
3.302
Okunma
82
Beğeni
5,2bin
Görüntülenme

James A. Robinson Sözleri ve Alıntıları

James A. Robinson sözleri ve alıntılarını, James A. Robinson kitap alıntılarını, James A. Robinson en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türlerin Kökeni VS Yoksulluğun Kökeni
".Iki tekil organizmanın popülasyonunun, genetik bir sürüklenme sürecinde rastlantısal genetik mutasyonların birikimine bağlı olarak birbirlerinden yavaşça uzaklasmalarinda olduğu gibi, diğer yönleriyle birbirine benzeyen iki toplum da kurumsal açıdan yavaşça birbirlerinden uzaklaşacaktır."
Sayfa 106 - Doğan Kitap
Ulusların düşüşü
"Aslında Mısır, halkın büyük çoğunluğunu hiçe sayarak toplumu kendi çıkarları için örgütleyen küçük bir elit tarafından idare edilmiş olduğu için fakir. Siyasal güç dar bir çevrede toplandı ve eski devlet başkanı Mübarek'in 70 milyar dolarlık serveti örneğinde olduğu gibi, bu güç ona sahip olanlara büyük bir servet kazandırmak için kullanıldı. Kaybeden ise, bu gerçeği çok iyi anlayan Mısır halkı oldu."
Sayfa 13 - Doğan Kitap
Reklam
Zenginliği Ve Yoksulluğu Anlamak
Otoriter rejimler genellikle özgür bir medyanın öneminin farkındadır ve onunla mücadele etmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Bunun uç bir örneği Peru’daki Alberto Fujimori rejimidir. (...) bağlılıklarını kazanmak için... bir yüksek mahkeme yargıcı ayda 5 bin ila 10 bin dolar ediyordu. (...)Fakat sıra gazetelere ve televizyon kanallarına geldiğinde meblağlar milyonlarla ifade ediliyordu."
Sayfa 437 - Doğan Kitap Yayın
En ünlü ve genel kabul gören devlet tanımını yapan Max Weber devleti toplumdaki "meşru şiddet tekeli" olarak tarif eder..
1978 yılında antrapolog Carol Ember'ın avcı-toplayıcı topluluklarda savaşların çok yüksek oranda var olduğunu sistemli olarak belgelemesi, mesleğinde yaygın olan "barışçıl vahşiler" algısım yerle bir etmişti. Ember çalıştığı toplulukların en az üçte ikisinde her iki yılda bir savaş yaşandığını gözlemlemiş ve savaşa başvurma sıklığının tahmin edilenden çok daha yüksek olduğunu keşfetmişti.
Despotik devletlerin yol açtığı korku ve baskı ile devletin yokluğu sonucunda ortaya çıkan şiddet ve kanunsuzluğun arasında sıkışmak, özgürlüğe giden dar bir koridordur. İşte bu koridorda devlet ile toplum birbirini dengeler.
Sayfa 16
Reklam
1940’larda Perón’un yükselişinin ardından Arjantin’e onun kurduğu parti hâkimdi; kısaca Perónist Parti olarak bilinen Partido Justicialista. Perónistler oy satın alan, iltimas geçen, siyasal destek karşılığında devlet ihalelerinde ve memuriyetlerde yolsuzluk yapan muazzam bir siyasal makine sayesinde seçimleri kazandılar. Bir bakıma bu bir demokrasiydi fakat çoğulcu değildi. Güç Perónist Parti’nin elinde aşırı ölçüde yoğunlaşmıştı; buna karşın yapabileceği şeyler üzerinde çok az kısıtlama söz konusuydu, en azından ordunun onu iktidardan uzaklaştırmaya gücünün yetmediği dönemde. Daha önce gördüğümüz gibi eğer Yüksek Mahkeme partinin politikalarından birine karşı çıkarsa onun için hiç de iyi olmuyordu. Perón 1940’larda işçi hareketini bir siyasal taban olarak geliştirdi. Bu hareket 1970’lerde ve 80’lerde ordunun baskısıyla zayıflayınca partisinin yaptığı da sadece oy satın alacak başkalarını bulmak oldu. Ekonomik politikalar ve kurumlar eşit şartlar oluşturmak için değil destekçilerine gelir sağlamak için tasarlanmıştı. Başkan Menem 1990’larda onu yeniden seçilmekten alıkoyan bir dönem kısıtlamasıyla karşılaşınca yine aynı şey olmuş, basitçe anayasayı yeniden yazarak dönem kısıtlamasından kurtulmuştu. El Corralito’nun gösterdiği gibi, Arjantin’de seçimler ve halkın seçtiği hükümetler olsa bile hükümet rahatlıkla mülkiyet haklarına baskın gelebiliyor ve fütursuzca, bir ceza görmeden kendi yurttaşlarının mallarına el koyabiliyordu. Arjantin başkanları ve siyasal eliti üzerinde çok az denetim söz konusuydu ve elbette çoğulculuktan eser yoktu.
Sömürgecilik Stratejisi
İspanyolların sömürgecilik stratejisi son derece etkiliydi. İlk kez Cortez tarafından Meksikada geliştirilen bu strateji, direnişi kontrol altına almanın en etkili yolunun yerlilerin liderinin ele geçirmek olduğu gözlemine dayanıyordu. ikinci aşama kendilerini toplumun yeni elit sınıfı haline getirerek vergi, haraç ve özellikle de zorunlu işgücü gibi mevcut uygulamaların kontrolünü ele geçirmeleriydi.
Sayfa 19 - DKKitabı okudu
Somali'de siyasal güç çok uzun zamandır toplumun geniş kesimlerine dağılmış bir haldedir; neredeyse çoğulcu denebilecek bir biçimde. Somali kurumları gücü geniş kesimlere yaymaktadır, fakat kimin ne yaptığını kontrol edip müeyyide getirebilecek gerçek bir otorite yoktur. Toplum ve birbirleri üzerinde hakimiyet kuramayan taban tabana zıt klanlara bölünmüştür. Bir klanın gücünü sınırlayan tek şey yalnızca diğerinin silahlarıdır. Bu güç dağılımı kapsayıcı kurumlara değil kaosa yol açtı ve bu durumun temelinde Somali devletinin en ufak bir siyasal merkeziyete ya da devlet merkeziyetine sahip olmaması; ayrıca ne ekonomik faaliyeti ve ticareti desteklemek ne de yurttaşlarının temel güvenliğini sağlamak için asgari düzeyde bile olsa bir hukuki düzen oturtamaması yatıyor.
Sayfa 80 - 81Kitabı okudu
Fransa ve İspanya'da Atlantik ticareti ve sömürgeciliğin yayılmasından asıl fayda sağlayanlar monarşi ve monarşiyle ittifak içindeki gruplar iken İngiltere'de bu kritik dönemecin yolunu açtığı ekonomik fırsatlardan kazanç sağlayan, monarşi karşıtı gruplardı..
Reklam
Bir ülkenin zenginliği, bu zenginliğin nasıl dağıtıldığı ve gücün kimin elinde olduğu konusunda, farklı kurumlar farklı sonuçlar doğururlar. Kurumların teşvik ettiği ekonomik büyüme hem kazananlar hem de kaybedenler yaratır. Bu durum, bugün dünyanın zengin ülkelerinde gördüğümüz refahın temellerini atan Sanayi Devrimi esnasında İngiltere’de çok belirgindi. Buhar gücü, taşımacılık ve tekstil üretimindeki bir dizi çığır açıcı teknolojik değişimde kendini gösteriyordu. Toplam gelirde muazzam bir artışa yol açmasına ve sonuçta modern sanayi toplumunun temelini atmasına rağmen pek çok kişi makineleşmeye kesin bir biçimde karşı çıktı. Cehalet ya da dar görüşlülük nedeniyle değil; tam tersine. Daha ziyade, ekonomik büyüme karşısındaki bu muhalefetin kendi içinde –maalesef tutarlı– bir mantığı vardır. Ekonomik büyüme ve teknolojik değişim, beraberinde büyük iktisatçı Joseph Schumpeter’in deyişiyle “yaratıcı yıkım” getirir. Eskiyi yeniyle değiştirirler. Yeni sektörler kaynakları eskilerden kendilerine doğru çeker. Yeni şirketler işi eskilerinin elinden alır. Yeni teknolojiler mevcut becerileri ve makineleri işe yaramaz hale getirir. Ekonomik büyüme süreci ve dayandığı kapsayıcı kurumlar, siyasi arenada ve piyasada kazananlar olduğu kadar kaybedenler de yaratır.
Sayfa 61 - Doğan Kitap
"Kısırdöngünün bir özelliği olan oligarşinin tunç kanununun özü, radikal değişim vaatleriyle eski liderleri deviren yeni liderlerin eskisinden daha değişik bir şey getirmeyeceğiydi."
Sayfa 341Kitabı okudu
Montesquieu,
tembel insanların despotlar tarafından idare edilmeye eğilimli olduğu yorumunda bulundu.
Sayfa 53
"... Batı Avrupa'nın büyük kısmına yayarak devletlerarası bir dizi çatışma yaratan Fransız Devrimi'nin etkisi altında kapsayıcı kurumlara giden üçüncü bir yola girmişti. Bu reformların ekonomik sonucu, kapsayıcı ekonomik kurumların Batı Avrupa'nın büyük kısmında ortaya çıkması, Sanayi Devrimi'nin buraya yayılması ve ekonomik büyümenin gerçekleşmesi olmuştur."
Sayfa 273Kitabı okudu
"Matbaaya karşı bu direniş okuryazarlık, eğitim ve ekonomik başarı açısından bariz sonuçlar doğurdu. 1800'de İngiltere 'deki yetişkin erkeklerin yüzde 60'ı ve kadınların yüzde 40'ıyla kıyaslandığında Osmanlı İmparatorluğu vatandaşlarının yalnızca yüzde 2 ila 3 'ü okuma yazma biliyordu. Hollanda ve Almanya' da okuma yazma oranı çok daha yüksekti. Osmanlı toprakları bu dönemde, yetişkinlerin yalnızca yüzde 20'sinin okuma yazma bildiği Portekiz gibi Avrupa 'nın eğitim düzeyi en düşük ülkelerinin de çok gerisinde kalmıştı. "
Sayfa 200Kitabı okudu
1.500 öğeden 4.126 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.