Edebiyat araştırmacısı. 19 Nisan 1961, Erzurum doğumlu. Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı (1984) mezunu. Yüksek lisansını “Türk Edebiyatında Şehrengizler ve Bursa Şehrengizleri” adlı tezle (1987) ve doktorasını “Nef‘i, Sanatı ve Türkçe Divanı (İnceleme - Karşılaştırmalı Metin)” adlı tezle (1991) Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Aynı yerde araştırma görevlisi (1985-91) olarak çalıştı. 1991’de yardımcı doçent, 2000’de doçent oldu. Dakka Üniversitesi Modern Diller Bölümünde Türk Dili Bölümü başkanlığı (1996-98), Enstitü yönetim kurulu üyeliği (1996-98), AÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Bölümü başkanlığı (2001-) görevlerini yürüttü. Bangladesh Foreign Language Teachers’ Association’ın yayın organı Bafolta Journal’ın danışma kurulu üyeliğini (1997-98) üstlendi.
Makaleleri, Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Atatürk Üniversitesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, GÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Türk Kültürü, Yedi İklim, Dergâh dergilerinde yayımlandı. XVI. Yüzyıl Divan Nazmı, XVIII. Yüzyıl Divan Nazmı, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, TDV İslâm Ansiklopedisi için bölüm ve madde yazdı. Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir.
ESERLERİ:
Nef‘i Divanı (1993), Hicvin Ankaları: Nefi ve Sihâm-ı Kazâ (İnceleme-Karşılaştırmalı Seçme Metinler, 1998), Nef‘î Divanı’nda Tipler ve Kişilikler (1995), Osmanlı Edebiyatı Araştırmaları (Makaleler, 2000), Divan Edebiyatında İnsan-1: Dini Kişilikler (2000).
Yine endîşe bilir kadr-i dür-i güftârım
Rûzigâr ise denî dehr ise sarrâf değil
Her ne kadar bu devirde değer bilinmiyorsa da
Söz incilerimin değerini yine düşünen bilir.
Gamzen ne dem ki tiğ çekip hun-feşan olur
Uşşak-ı dil-figara ecel mihriban olur
Ne diyor?
Sen gamzen(bakışın) ile benim kanımı akıtmaya başladığında
aşık olan için ölüm bir dost olur.
Tûtî-i mu’cize gûyum ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem âyînesi sâf değil
Ben mucize gibi söz söyleyen bir papağanım,
ne söylesem boş söz değil,
Felekle söyleşemem, aynası (gönlü) temiz değil
Bir benüm gibi cigerdâr ehl-i tab’ olmaz dahi
Cevher-i tîğ-i kazâ-yı nâ-gehânîdür sözüm
Nef’i
Nef'i Divanı
......
''Birçok kesimin mutabık olduğu üzere şairler, insanlığın gelmiş geçmiş en farklı insanlarıdır. Bu fark, onların birçok kez göze batmasından ötürü öldürülmelerine de yol açmıştır. Şairler de insanlar arasında yaşarken bilinen bilinmeyen birçok ölüm sebebiyle karşılaşırlar. Onların sevmeleri, sevilmeleri, terk etmeleri, terk edilmeleri, kısacası dünya telaşları her zaman diğer insanlara göre daha sancılı olur.''
......
yazının devamı için;
Kitabı almamda hocalarım etkisi oldu. Nefi bu kitabı padişaha sunduğunda düzenli bir geliri ve yüksek kademede biriyken bu kitabı sunduğun da yıldırım padişaha çok yakın düşmesi ve padişahı dolduruşa getirilmesiyle Nefi'nin hayatında bir dönüm noktası olur. Sansürsüz okuduğum için hiciv altında küfür etmek sanırım sadace Nefi'ye özgüdür. Babası , amcası ,dönemin sadrazamı , dönemin sanatçılarına giydirip ,sokakta biri size söylese cinnet geçireceğiniz kelimeleri bir kitap halinde okudum. Mutlaka okunmalı mi diye sorarsanız( böyle bir kitap o dönemin şartlarında yazıp sunacak babayiğit bir daha çıkmaz, çıkamaz ) bunu sizin takdirine bırakıyorum. Ama iyi ki okudum diyorum. Her dönemde yaşadığımız şartların yaşandığı, nefret duygularını hissedebildiğimizi anladım. Keyifli okumalar..
Nef'i Merhumun divanını ikinci kez okuyorum. ilk okumamın üzerinden üç yıl geçti.
O zamanlar dili ağır gelmişti ve zorlanmıştım bazı gazelleri okumadan geçtiğim olmuştu.
Üç yılın ardından bu muazzam şairi bir kez daha okumaya kadar verdim ama çok şey değişmemiş dili hala ağır :)
Elimdeki en eski kitap oldu. Basım yılı 1943. Basılalı 75 yıl olmuş ve okunmamış. Birleşik sayfaları ben kestim. Haliyle o zamanın matbaa teknolojisinin bir ürünü olduğu için günümüze göre ürün olarak kötü. Eserin giriş kısmında yazar ve eser hakkında kısa bir bilgi var. Daha sonrasında sadece Arap alfabesinden Latin alfabesine çevrilmiş hâli. Beraberinde günümüz (o günün) Türkçesine çevirisi yer almıyor. Bu yüzden o dili anlayabilmek gerek. Arada Arap alfabesiyle kalmış birkaç mısra var. Dipnotla açıklaması verilmiş. Ve yayına hazırlayan bir tür sansür uygulamış. Çok ağır, galiz küfürler içeren yerleri, kaba kaçacak kısımları "..." koyarak atlayıp geçmiş. Edebiyat tarihimizin sayılı hicviyelerinden biri. Yazarına, başına mâl olmuş bir eser. Çok kişiyi rahatsız etmiş.