“Araştırıcı, yürekli, yiğit yazar Uğur Mumcu'yu, Ankara Hukuk Fakültesi'ndeki asistanlık döneminden beri bilirim. Önce yazılarını, birkaç yıl sonra da kişisel olarak kendisini tanıdım ve sevdim. Son yıllarda onun hiçbir tehdide kulak asmadan ve her türlü tehlikeyi göze alarak deştiği konulardan her biri, ülkemizin ve bütün dünyanın çıkarcılık kenetleriyle kenetlenmiş karanlık yüzlerini ortaya çıkaracak kapıları aralamaktadır. Kahramanlık yalnızca savaş cephelerinde olmaz. Kalemden başka silahı olmayan yazarlık ve gazetecilik alanında da olur. Bu, yadsınamaz Alman filozofu Hegel'in şu sözünü unutmamalı: ‘Bir uşağa göre hiç kimse kahraman değildir; bu görüş dünyada kahraman bulunmadığını değil, onu söyleyenin uşak olduğunu gösterir.
' -Hıfzı Veldet Velidedeoğlu
Bizde gazete yazarlığı bir yana “yazarlık“ diye bir meslek yoktur. Yazarımız yazısını esas mesleğinden arta kalan vakitlerde vücut ve kafa yorgunlugu içinde yazar.
Bir Dostoyevski hayranı olarak bu kitabını da yine çok beğendim. Kitaplarına hakim olduğum için sonu tam da beklediğim gibi oldu. Zaten yazar kitabın ortalarında sonunun nasıl olacağı yönünde ip uçları vermişti. (Unutmadan ekleyim kitabın ilk sayfaları aşırı derecede merak uyandırıcı.)
Sıkılmadan keyifle okuyabileceğiniz, asla yorucu bir anlatım
Yazarımız Gabriel G. Marquez 1927 Kolombiya doğumludur. Yazarlık hayatında "Hemingway", "Dostoyevski", "Virginia Woolf" gibi isimlerden etkilenmiş ve eserlerinide büyülü gerçekçilik akımıyla kaleme almıştır. Oldukça başarılı bir yazarlık hayatı olan Marquez, 1967 basımlı kitabı "Yüzyıllık Yalnızlık" ile
Kitap şehir hayatından doğuya sürgüne gönderilen bir öğretmenin yaşamını anlatıyor. Elbette buna yaşam denirse.. Kendi geçmişi hakkında hiçbir fikri olmayan bu isimsiz öğretmen sanki Hak iline ayak bastığı anda dünyaya geliyor. Ferit Edgü burada kendi hayatını mı anlatıyor yoksa tamamen kurgusal karakter mi bunu bilemiyoruz fakat Hakkari'de yaşamadan bunları yazmak imkansız gibi.
Kitapta Hakkari'nin bir dağ köyündeki yaşam ele alınıyor. Bu yaşamın getirdiği sorunlar romantize edilmeden gerçekçi bir bakış açısıyla yansıtılmış. Eser bu yönüyle modernist olarak değerlendirilebilir.
Kitaptaki minimalist anlatım bazı olayların havada kalmasına sebep olsa bu kısımları okuyucunun hayal gücüne bırakmak Ferit Edgü'nün küçürek öykü türünü benimsemesinden geliyor sanırım. Hakkari'de Bir Mevsim küçürek öykü türüne tam olarak girmese de
Ahmet Mithat Efendi gibi okuyucu ile sık sık iletişime geçiyor. Özellikle yazarlık konusunda okuyucusuna verdiği tavsiyeler, diğer yazarlara yaptığı göndermeli eleştiriler oldukça dikkat çekici.
Dikkat çekici demişken kitabın şiirselliğine vurgu yapmazsak olmaz. Bazen kafiyeli, bazen kafiyesiz ama bir o kadar da uyumlu dizelerle bir olayı okumak ara ara bir destan tadı veriyor okura.
Doğu Öyküleri kitabında buna pek rastlamasam da diğer kitaplarında rastlayacağımı umuyorum.