Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Evet, şimdi işin yazı çizi meselesine geçebiliriz. Parmaklar tükürüklenerek, Olimpiya marka eski daktiloya karbon kağıtlar yerleştiriliyor ve tutanak yazılmaya başlanıyor: "Mevlüt oğlu 1959 doğumlu Ercan Kesal, huzura alındı, usulen yemin ettirildi ve ölüm nedeni soruldu ... " Ölüm nedeni? Ben mi söyleyeceğim? Sönmüş bir gezegenden farksız, insanın içini yakan şu garip coğrafyanın orta yerinde, üze rinde solmuş entarisi ve yırtık terlikleriyle yirmi yaşında, esmer, ince yüzlü bir kadın kendini niye öldürür Allahım, ben nerden bileyim? Ama, cevap vermeliyim işte. Büyüdüm çünkü, doktor oldum.
Sayfa 36 - İletişimKitabı okudu
Bizler biliyoruz Yüce Tanrım, ömrümüzün sonbaharı çok yakınındadır ilkbaharının, yazı ise hiç uzun değildir; bu nedenle böyle bir sabırsızlık çalkalanır kanımızda, bu nedenle büyük bir açlıkla uzanır elimiz sevdiğimizi almaya ve fani şeylere bile hemen sevinmeye; zaman geçtikçe yaşlanırken, beklemeyi nasıl öğrenelim, bir gecede ölüp giderken nasıl sabredelim, zaman sönmeyen ateşiyle peşimizdeyken nasıl yanmayalım, ölüm arkamızdan koşarken nasıl acele etmeyelim?
Reklam
Kendimi hep acemi hissettim. Yalnızca yazı yazmanın değil, hayatın da acemisi hissettim.
Sayfa 41 - İz YayıncılıkKitabı okuyor
Kimilerini biliyorum, daha yirmisindeyken, kendinden yaşlı biriymiş gibi söz eder. Gene kimilerini bilirim, her sözün başında: “Bu yaşımda...” diye başlayan cümleleriyle ahkâm kesmeye bayılırlar. Ben o kümede yer alanlardan değilim. Hiçbir zaman kendimi yaşlı biri olarak göremedim. Bu yaşımda da kendimi öyle yaşını başını almış biri gibi görmüyorum. Kendimi hep acemi hissettim. Yalnızca yazı yazmanın değil, hayatın da acemisi hissettim.
Sayfa 41 - İz YayıncılıkKitabı okuyor
Castellio son ânına kadar üniversiteye ve yazı masasına sürükler kendini; ama boşuna bir direniştir bu! Ölüm, yaşama ve fikrî etkinliklere karşı duyduğu arzuyu yener! 26 Aralık 1563'te Sebastian Castellio kırk sekiz yaşında, ölümü esnasında yanında olan bir dostunun ifade ettiği gibi, "Tanrı'nın yardımıyla hasımlarının pençelerinden kurtulur." Bu ölümle birlikte iftiralar da çöker ...
Sayfa 209 - Can YayınlarıKitabı okudu
Epikür'ün ben yaşarken ölüm yoktur, öldükten sonra da ben yok olurum, dolayısıyla hayatta olan birinin ölümle temas etme imkânı mevcut değildir, mealinde aktarabileceğimiz düşüncesi aslında kendini aldatmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü biz farkında olmasak da ölümle temas halindeyiz, çünkü yaşıyoruz ve hayatın bir anlamı varbulunuyorsa bu anlam ancak ölümle bir değer kazanıyor. (…) Bir şeyi değerli kılan onun nedret hâlinde(nadir) oluşu keyfiyetidir. Bu yüzden hayata değerini ve anlamını veren olgunun ölüm olduğunu söyleyebiliyoruz.
Sayfa 20
Reklam
Cumartesi ölenin ardından ağlayanların gözyaşları donar uzun süre havada asılı kalır, yere düşmesi için pazartesiyi beklemesi gerekir. Bu kadar kalabalık ve bu kadar kalabalığın içinde bunca yalnızlık varken, bir de ölüm, doğrusu fazla gelir cumartesi gününe!
Sayfa 188Kitabı okudu
Baharda, yazda ölmek ayıptır belki de, kimse kendine de başkasına da bahar ve yaz ölümlerini yakıştırmaz, ölüm gri bir akşam üstüdür, rüzgarlı, karlı, yağmurlu, kapalı bir havadır ölüm.
Sayfa 170Kitabı okudu
"Çoğumuz bu kral gibi yaşıyoruz. Kendimizi iktidar sahibi belleyip asıl Sultanımızı unutuveriyoruz. Emellerimize ulaşma telaşıyla ve sadece kazandığımız her yeni kuruşun bize daha çok şey vereceği umuduyla çalışarak, hayat boyu hiç aldırışsız koşup duruyoruz. Böylece kendi ölüm gerçeğimizi ve sonrasında gelecek hayatın, ahiretin gerçeğini unutuyoruz."
Resulullah'ın(asm) hayatını okuyunca onun şu sözleriyle karşılaşacaktım: "Ya rabb, beni bir fakir olarak yaşat, bana bir fakir olarak ölüm ver ve beni fakirler zümresinden haşreyle." Dilenen adam benim için, onun yanından geçip giden bu arayış adamı için bir semboldü. Sadece fakirlere nasip olan hakikatin ve ebedi saadetin arayışında ilk adımın sembolüydü.
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.