Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Cumartesi ölenin ardından ağlayanların gözyaşları donar uzun süre havada asılı kalır, yere düşmesi için pazartesiyi beklemesi gerekir. Bu kadar kalabalık ve bu kadar kalabalığın içinde bunca yalnızlık varken, bir de ölüm, doğrusu fazla gelir cumartesi gününe!
Sayfa 188Kitabı okudu
Baharda, yazda ölmek ayıptır belki de, kimse kendine de başkasına da bahar ve yaz ölümlerini yakıştırmaz, ölüm gri bir akşam üstüdür, rüzgarlı, karlı, yağmurlu, kapalı bir havadır ölüm.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
"Çoğumuz bu kral gibi yaşıyoruz. Kendimizi iktidar sahibi belleyip asıl Sultanımızı unutuveriyoruz. Emellerimize ulaşma telaşıyla ve sadece kazandığımız her yeni kuruşun bize daha çok şey vereceği umuduyla çalışarak, hayat boyu hiç aldırışsız koşup duruyoruz. Böylece kendi ölüm gerçeğimizi ve sonrasında gelecek hayatın, ahiretin gerçeğini unutuyoruz."
Resulullah'ın(asm) hayatını okuyunca onun şu sözleriyle karşılaşacaktım: "Ya rabb, beni bir fakir olarak yaşat, bana bir fakir olarak ölüm ver ve beni fakirler zümresinden haşreyle." Dilenen adam benim için, onun yanından geçip giden bu arayış adamı için bir semboldü. Sadece fakirlere nasip olan hakikatin ve ebedi saadetin arayışında ilk adımın sembolüydü.
Axtardığım həyat ;
"bütün yazı çatı katındaki terasta içip içip sızarak, sigara tüttürerek, Proust okuyarak, ölüm, atalet, güzellik ve zaman konularında düşünüp hayallere dalarak geçirdim."
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Yaşlılık ve Ölüm…
Merhumenin ruhuna bir saç Kur'an ayeti. Erkeklere acı kahve... yaşlı ve fakirler karınlarını doyuracak ve Fatiha okuyacaklar... siyah kaşkollar, birkaç satır yazı, kadınlar siyah Elbiselerin içinde, daracık bir kabir... geriye unutulmaktan başka kalan bir şey yok...
Sayfa 79 - Uysal kitabevi
Reklam
Yüce Tanrım, öm­rümüzün sonbaharı çok yakınındadır ilkbaharının, yazı ise hiç uzun değildir; bu nedenle böyle bir sabırsızlık çalkalanır kanımızda, bu nedenle büyük bir açlıkla uzanır elimiz sevdiğimizi almaya ve fani şeylere bile hemen sevinmeye; zaman geçtikçe yaşlanırken, beklemeyi nasıl öğrenelim, bir gecede ölüp giderken nasıl sabredelim, zaman sönmeyen ateşiyle peşimizdeyken nasıl yanmayalım, ölüm arkamız­dan koşarken nasıl acele etmeyelim?
'2000'e ne kaldı? İşte bir kötü mektup kalıyor. Kötü biten bir yılın mektubu... Yalnızca sessizlik gerekiyor bize. Yalnızca. Sessizlik.' Geçen yılın son mektubu böyle bitiyordu. Mektup bitti, geçen yıl bitmedi. Bir yılsonu bilançosu gibi, her aralık ayında, ölümle kapatıyoruz defteri. Yine ölüm kazandı, hayat bir kez daha yenildi, hepimize. Hayat yenilince yazı da yeniliyor, sessizlik, sakinlik de yeniliyor. Yine de 'her şeye rağmen' diye umarsız bir avuntusu var hayatın ve yazının.
"İnsan aşağı yukarı ne zaman ve nasıl öleceğini bile bile ölüm yokmuş, varsa bile herkes gibi yaşlanacakmış gibi nasıl yaşayabilir?"
Sayfa 292Kitabı okudu
Tura
Asıl iyi ki var olan onlar, kabul et bunu diyor içim. Onlar da olmasa sen ne olursun ki, hiç olursun, hiç kimsesiz bir hiç, onlar iyi ki varlar da sen varsın böylece. . kendim için var mıyım yok muyum? . Zaten niye umutlanmıştım ki? İnsan hayatının bir yerinde hayatına bir bakar ve anlar, anlamıyorsa aptaldır, ben aptal değilim ama yine de
Reklam
Yazı
Günleri anlamaya ama geçip gitmeye bıraktım. . Bende bu dünyayla uyuşmayan bir şey var. . Ama büyük ev ısrarını anlayamıyorum. Büyük evler bende katlanılmaz bir terk edilmişlik duygusu uyandırıyor. Bu yalnızlıktan farklı bir şey. Seçilmiş bir yalnızlık olsun ya da olmasın, yalnızlıkta insanı değerli kılan, soylu bir taraf var. Yalnız insan
"Öyle görünüyor ki, bu haber karşısında, içimdeki Hazreti Ömer, içimdeki Hazreti Ebû Bekir'e galip geldi," Şeyh, ne demek istediğimi anladı. Peygamber Aleyhisselatü vesselâm'ın ölüm haberi Ömer'e(ra) ulaştığında, o bunu kabullenmek istememiş, hatta kim bu habere inanırsa kolunu bacağını keseceğini haykırmıştı. Hazreti Ömer'e (ra) ve diğerlerine bu canlar yakan gerçeği ancak Hazreti Ebû Bekir (ra) kabul ettirebilmişti. Ebû Bekir (ra), Allah'a hamd ü senålar ettikten sonra, şu kısa konuşmayı yapmıştı: "Ey insanlar, eğer Muhammed'e(asm) ibadet ediyorsanız, iyi bilin ki Muhammed(asm) öldü. Ama eğer Allah'a ibadet ediyorsanız, bilin ki Allah hayat sahibidir ve ölümlü değildir."
Sayfa 186Kitabı okudu
"Bizler biliyoruz Yüce Tanrım, ömrümüzün sonbaharı çok yakınındadır ilkbaharının, yazı ise hiç uzun değildir; bu nedenle böyle bir sabırsızlık çalkalanır kanımızda, bu nedenle büyük bir açlıkla uzanır elimiz sevdiğimizi almaya ve fani şeylere bile hemen sevinmeye; zaman geçtikçe yaşlanırken, beklemeyi nasıl öğrenelim, bir gecede ölüp giderken nasıl sabredelim, zaman sönmeyen ateşiyle peşimizdeyken nasıl yanmayalım, ölüm arkamızdan koşarken nasıl acele etmeyelim?"
Bir başka konuk, özgün Kur’an’ın -Kitabın Anası- Yaratılış’tan önceye dayandığını ve cennette saklanıldığını anımsatarak yazının bir sanat türü sayılmasına öfkeyle karşı çıktı. Bir başkası, Kur’an, insan ya da hayvan kalıbına girebilen bir tözdür diyen Basralı Şahiz’den söz açtı, kutsal kitaba çifte yüz yakıştıranların düşünceleriyle uyumluydu bu görüş. En sonunda Farah temel öğretiyi açıkladı. Kur’an (dedi) tanrının niteliklerinden biridir, tıpkı O’nun dillerde gezen takvası gibi; bir kitaba geçirilmiş, dile getirilmiş, yürekte anılmıştır, o dil, o harfler, o yazı insan elinden çıkmadır ama Kur’an elegeçmezdir ve öncesiz-sonrasızdır.
Dünyada sevgisizliğin olabileceği aklıma bile gelmiyor. Papatyaların gölgesine sığınacak kadar küçültsem diyorum. Bir şeylerin tılsımı çözülecek gibi. Senin kokunu andırdığı için bu sene baharı bir başka sever oldum. Doğanın bu mevsimde uyandığını söyleyenler yanılıyorlar. Onun uyuduğu filan yok, uyuyan bizleriz. Yazı çok sıcak kışı da çok soğuk buluyoruz. Sonbaharı kış korkusuyla geçiriyoruz. Doğa uyur mu? Uyanıkların uydurması bu. Kır edebiyatı yapmak istemiyorum ama çiçeklerin, böceklerin telaşını izlemek bile başlı başına bir sevinç. Berlin’e bahar iyi niyetle yaklaştı. Canım bir köprü altından seni öpmek istiyor. Uzmanlar doğadaki bu ani değişimin insanların umutlarını ve yaşama bağlılığını artırdığını söylüyorlarmış. Ona bir diyeceğim yok da insanoğlunun şansızlığının kış uykusuna yatmak olduğu savına katılmıyorum. Neymiş, eğer kış uykusuna yatabilseymişiz, sevmeyi hiç unutmazmışız. Doğru dürüst sevmeyi bilseydik, kış uykuyla geçirerek zaman yitirir miydik? Önümüzdeki kışı uykuyla ölüm arasında bir bölgede geçireceğimi bilsem, böyle düşünür müydüm? Akıl işte.
Sayfa 222 - Güldünya Yayınları
1.184 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.